Samstag, 14. Februar 2015

Şiddet ve cinsellik üzerine

Medyada tecavüz ve öldürme olayları sıkça duyulur. Ondan sonra halktan gelen tepkiyi çok doğal karşılamak gerekir. Çoğu insan mağdurun yanında olmak ister ve suçluyu linç etmeye kadar giden ceza verilmesini ister. Suçluya duyulan öfke onu ortadan kaldırdıktan sonra herhangi bir problemi çözer mi? "Dişe diş, göze göz" ile bütün sorunlar ortadan kalkmış olur mu? Yoksa yine suçluyu cezalandırdıktan sonra hiç birşey yokmuş gibi, business as usual devam eder mi?

Ölüm cezası istenmiş olsa bile devlet böyle isteklere karşı duyarsız kalmalıdır. Devletin görevi hayat korumak olmalıdır, hayat almak değil. O kimin olüp yaşayacağına karar veren bir organ haline gelmemelidir. Devlet birey karşısında güçlüdür, gücünü can alarak göstermemelidir. Insan hakları ne kadar normal insan için olsa bile, katil için de vardır. Katil de insan olduğuna göre o da aynı hakka sahiptir, onun canı devlet tarafından korunmalıdır, alınmamalı.

Devletin birey karşısındaki gücünü dizginlemek için onca savaş verilmiştir. Insanlık hakkı işte bireyi devlete karşı koruyan haktır, ondan vazgeçilemez. Devlet güçlü olduğu için gücü sınırlanmıştır. Bu nedenle devlet tarafından yapılabilecek herhangi bir zorbalığı önlemek gerekir. Ölüm cezası verilip de tek bir suçsuzun yargılanma ihtimalini önlemek için bile olsa, böyle böyle geri dönüşümsüz bir imkan devletin eline verilmemelidir. Devlet her vatandaşı tekrar sosyal hayata kazandırmak icin çalışmalıdır.

Sosyal hayata bir insan nasıl kazandırılır? Devletin elindeki imkanlar kullanılarak teşkil eden suçun nedeni araştırılmalıdır. Suç tecavüz ise onun nedenleri bulunmalıdır. Tecavüz sadece suyun üstündeki eisbergtir. Onun altında başka nedenler yatar. Aslına bakılırsa sorun cinsellik ve şiddettir. Tabii ki bunlar bilim adamları tarafından araştırılmalı, herhangi bir önyargı olmadan sebepleri anlaşılmalıdır. Toplumun cinselliği şeytanlaması, herhangi sarkıntılık denilebilecek davranışın veya flörtün tecavüz kategorisine girmesi ve beraberinde çok yüklü cezaların gelmesi, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okutulmasını istenmesi, o toplumun cinsellik hakkındaki görüşüne ışık tutar. Karşı cins ile irtibatın çok küçük yaşlarda kesilmesi, ona nasıl davranacağını, yaklaşacağını öğrenemeyen fertler yaratır. Ve büyüyünce de, erkekler kendi cinselliğinin farkına varınca da tatmin olmak için her yöntemi deneyeceklertir, gerekirse istediklerini şiddet ile almaya çalışacaktır. Bu, aynı çölde susuz kalan birinin ilk su görmesinde suya saldırmasını andırır. Zorbalıkla da olsa isteğini yerine getirmek isteyecektir.

Kadınlarla beraber olmayan erkekler yabanileşir, erkekleri evcil yapan bayanlardır. Erkekler kendi aralarında oldukları zaman vahşileşirler, aralarına bir bayan koymak onları daha ılımlı yapar, davranışları birden bire değişir. Erkeklerin kendi arasında olduğu en belirgin mercih askeriyedir ve söylenebilir ki orası şiddetin en doruk noktasıdır, çünkü erkekler kendilerine acımasızca şiddet kullanabiliyorlar. Bu nedenle kadına olan şiddeti önlemek için erkek ve kızların çok küçük yaşlarda birbirlerini tanıması, birbirine öcü gözü ile bakmaması gerekir. Çok küçük yaşta bayana nasıl davranılmasını öğrenmeyen, ileriki yaşlarda çok zor öğrenir.

Cinselliğin okullarda ders olarak öğretilmesi erkekleri apuk sapık porno filmlerinden eğitilmesinin önüne geçecek, karşıt cinse daha da değer vermeyi öğretecektir. Pornografi cinsellikte şiddetin en doruk noktasıdır. O kendi içgüdüsünü gidermek icin kadını kullanılması gereken bir aletmiş gibi, erkeklerin ihtiyacını karşılayan bir araçmış gibi gösterir. Ihtiyacı bitince de bir kenera atılır. Kadınların da kendi cinsiyetinin farkında, çok özgüvenli şekilde kendi isteklerini ifade etmesini öğrenmelidirler. Onları hayatın dışına atarak hiç birşey elde edilmez. Onların hayata dahil olması erkekleri biraz daha evcilleştirir, şiddetten korur.

Devletin amacı cinsleri ayırıcı yöntemler olmamalıdır. O her iki cinsin de beraber yaşayabileceği ortam sağlamalı, birbirini tanıma şansı doğurmalıdır. Cinselliği lanetlemek insanın doğasına aykırıdır ve onun doğasını her kısıtlayıcı yöntem şiddeti beraberinde getirecektir. O halde şiddeti önlemek için insanın doğasına karşı gelen yasaklardan vazgeçilmelidir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen