Bazı insanlar kitap yazmanın "tek bir gerçeği ortaya sermek" gibi algılıyorlar. Bu nedenle de gördüğü herhangi bir olumsuzluğu ortaya çıkartarak "gercegi" keşfettiğini zannediyor. Üzerinde durulan bu gerçek ya yolsuzluğu gösteren türden, ya da yalan söyleyeni yalan söylerken "suç üstü" yakalarken olduğu zannediliyor. Bu tür "gercek" gösterme aslına bakılırsa ya asayiş polisinin görevi içine girer, ya da dini içerikli yaşantıya özenen birinin hayata bakış şekline.
Özünü bakıldığında "gerçek" el ile gösterilen birşey olamaz. Elmanın yeşil olması ve bu yeşili gördüğünü ifade etmek pek gerçeklikle alakalı değildir. Bu "ben bunu görüyorum"dan ibaret başka şey değildir. Asıl gerçek (kaldı ki bunun ne olduğu bile bilinmiyor) görünenin ötesindedir. Görünenin ötesinde neler olabilir ki? İlk akla gelen şey, görünenin ötesinde dini veya devlet yasasının olduğudur. Bu iki tür yasaya gerçek gözü ile bakıyoruz. Başka neler olabilir? Bunlar yeterli olabilir mi?
Bu ebedi yasa arayışının ötesinde başka bir olgu daha vardır, o da bağlantı kurabilmektir, görülen ve gerçek diye nitelendirilen olgunun başka olgularla olan bağını göstermektir. Bu tür gösterme sadece el ile işaretlemenin daha da ötesindedir. Bu tür "gerçek" kişiden bağımsızdır, çünkü göstermek istenilen bağ kendi istekleri dışında ve herkes tarafından da onanabilir veya çürütülebilir bir "gerçektir".
Bağın gösterilmeye çalışılması ile "sarsılmayan gerçeği" açığa vurmak arasında çok büyük bir fark vardır. Bağ üzerinde yoğunlaşmanın sürekli hata payının olabileceği veya kurgulanmış ağın kendi iç dinamiği nedeniyle değişebileceği olasılığı vardır. Kurgulanan şeyin ebedi olmadığı böylece vurgulanmış olunur. Ama sarsılmayan gerçeği göstermenin tutumu çok daha değişiktir, bu tutum özü itibarı ile dinsel bir tutumdur. Gösterilmek istenen şeyin sarsılmaz olduğu kanısı, tek gerçeğe sahip olanın kendisi olduğunu ima etmeye çalışması, dini bir tutumdur. Bu tür gerçek ya kabul edilir, ya da reddedilir, başka bir seçenek yoktur.
Bağı göstermeye çalışmanın en büyük avantajlarından bir tanesi eleştiriye açık olmasıdır. O gelişmesi için eleştiriye ihtiyaç da duyar. O kendi içinde evrimsel bir dinamik yaratır, tek bir bağ kurmakla o dikkati sadece belli bir yere odaklar. Dikkati odakladıktan sonra da o bağ kendi kendini yeniler, yenilemek zorundadır. Sarsılmayan gerçeği gösteren ise ya kendine taraftar yaratır, ya da düşman. O yapıcı olmak yerine böler, birleştirici olamaz.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen