Dienstag, 10. März 2015

Utanma duygusu

İnsan neden utanır ki? Bu duygu neye yarar? Bu duygu kendi ihtiyacını görmek için işe yarayan, onun hayatta kalmasını sağlayan bir duygu olamaz, çünkü bu duygu onun ana temel gereksinimini karşılamak için gerekli değildir. Bu duygu olsa olsa sonradan öğrenilmiş, toplumsal bir olgu olmalıdır. Toplumsal olduğunu varsayarsak bu duygu hangi görevi görür? Herhangi bir görevi görmemiş olsaydı varlığına gereksinim duyulmazdı. Bireysel açıdan sahibine pek de gerekli gözükmese bile, toplumu bir arada tutmak için olmalıdır, o insanı dışardan baskı yapmayarak kendisini otokontrol etmesini sağlayan bir duygu olmalıdır. Toplumda geçerli olan kuralları en kolay şekilde uygulamayı teşvik etmeseydi ona ihtiyaç duyulmazdı. O halde bu toplumun kurguladığı bir türlü hile olması gerekiyor, istemediği şeyi istiyormuş gibi yapıp tüm direncini kırmak için.

Toplumda kendine özgü kurallar olduğuna göre, neyin doğru neyin yanlış olduğu belirlenmiş olmalı. Zamanında kabul gören kurallar elden ele geçerek herşeyin aynı olması sağlamış ve değişim önlenmiş olmalı, sadece toplumu ayakta tutmak adına. Bireyin kabul görmüş kuralları ihlal etmesi onu suçlu duruma düşürecektir. Sadece suçlu olmakla kalmayıp toplumda itibarını da zedeleyecektir. İşte bu yüzden yapmak istediğini gizli yapmak zorunda kalıp, başkasına iki yüzlü davranmak zorundadır. Bu yüzdendir ki bir toplumda ne kadar katı kurallar var ise orada da o kadar saklı gizli işler döner. Bu aynı yeraltı organizasyonu gibidir. Dışa karşı kendini iyi gösterip el altından istediği şeyi, kurallara aykırı gelen şeyi yapmaktır.

Şimdi bir de suçluluk durumuna bakalım. O kuralları ayakta tutmak isteyen için her kural ihlali suç teşkil edecektir. Kurallarla suçlu da belirlenmiş olur. Bir toplumda ne kadar katı kural var ise o toplumda suçlu olma ihtimali de o denli yüksek olacaktır. Kurallar sorgulanmadığı taktirde, kuralı ihlal eden kötü insan, ona uyan ise iyi insan olacaktır. Kötü insan rolüne girmemek için, toplumdan dışlanmamak için o iki yüzlü olmak zorundadır. İki yüzlü davranma insanı kandırır. Karşısındakini ne kadar kandırıyor olsa da, başkasına ne kadar iyi insan rolü yapsa da kendi kendini kandıramayacaktır. Bir de kendisi o kuralları içselleştirmesine rağmen kuralları ihlal ediyor ise toplumun yaptığı dışlamayı kendi kendine uygulanacaktır. O kendinin kötü insan olduğunu zannedecek ve kendinden nefret etmeye başlayacaktır.

Öyle biri içinde sürekli iki kişinin yaşadığı kanısında olacaktır. İlki o kuralları kontrol eden iyi insan olacaktır, diğeri ise kötü. İçten içe çatışma kaçınılmaz olur. Bu tavır kendinden nefret etmeye kadar varabilir. Çatışmanın önlenmesi için başvurulan yol kötü şeylerin başka birileri tarafından ona yaptırıldığını veya şeytana uyduğunu söyleyerek suçunu hafifletmek olacaktır. Kurguladığı şeytani bir varlığa tüm suçu yüklediği anda o herşeyi yine istediği gibi yapabilir, çünkü o aslında iyi bir insandır ama sadece kaldırılmıştır. Bu tavir onun yükünü hafifletir.

Toplumu ayakta tutmak için bir zamanlar getirilen kuralları hala ayakta tutmanın pek mantıklı bir yanı yoktur. Bu görüşe göre insanlar kendi başlarına bırakıldıkları zaman kötü şeyler yapacaklarıdır, bu sebeblen onların güdülmesi gerektiği düşüncesidir. Herkes herkes tarafından gözlem içerisindedir, kimin ne yaptığı bu sebeble önemlidir.

Bu tarz düşünceye karşı bir kaç itirazım olacak. Zannedildiği gibi insanlar doğuştan kötü değiller. Onlar başı boş bırakıldığında aç kurtlar gibi her tarafa saldıracakları malum. İnsanın içinde ne kadar yıkıcı güç var ise o kadar da yapıcı güç vardır. Neyin daha baskın geleceğini, neyin neye yol açacağını her birey kendisi öğrenmek zorundadır ve yaptığı şeylerden sorumluluk almak zorundadır. Sorumluluk almayan ona herşeyin dışardan yaptırılıyor süsü vermesinden belli olur.

İkinci itirazım tüm insanları ispiyonculuk yapmaya teşvik edip kendi işlerini yapmak yerine başkaları ile meşgul olmalarını sağlamaktır. Bu tarz yaşamda, herkesin herkesi kontrol ettiği bir ortamda sağlıklı bir gelişme kat edilemez. Çünkü öğrenmek için hata yapmanında çok normal olduğunu, yapılan hatalardan da sorumluluk alınması gerektiğini bilmek gerekir.

Üçüncü itirazım ise o kuralların insan doğasına karşı geldiğidir. Bir insanı ikilem içine düşüren, ondan şeytan veya melek yapan kurallar pek sağlıklı kurallar olamaz. Sağlıklı bir hayat yaşamak için insanın gerçek gereksinimlerini bilmek ve onların çok doğal olduğunu kabul etmektir. Mesela sevmek, sevilmek, cinsellik, ... gibi ihtiyaçların çok normal olduğu anlaşılmıyor ise ve bunları katı kural ile kısıtlamaya gidiliyor ise o kurallar pek normal olamaz. İnsanın gerçek gereksinimini kısıtlayan kurallar insan doğasına karşıdır.

Sözde geçen kurallar insanlar arası bir anlaşma ile olmadığı zaman suçlu-güçlü sürekli yaratılacaktır ve güçlüye, yani kurallara karşı gelen ise kendine uyalması için malzeme hazırlamış olacaktır. 

2 Kommentare:

  1. Selam Turan,
    Ruhsal ve fiziksel etkilerin güdümünde algılanan, madde ile örtülmeye çalışılan utanç duygusu içsel gelişmeyle oluşabilir diye düşünüyorum. Sevgiler…

    AntwortenLöschen
  2. Cok önemli bir konu oldugu kanisindayim. Cok tesekkürler.

    AntwortenLöschen