Samstag, 26. April 2014
Gold-Prognose_26.04.2014
Dax-Prognose von 26.04.2014
In der vergangenen Woche haben wir den Anstieg für die 4. Phase eichtig vorausgesagt, jedoch nicht die Überwindung der 9600-9700 Grenze, die immer noch unüberwindlich vor uns steht.Nach einem fulmunanten Anstig bis ca. 9650 drehte der Dax um und gab fast 250 Punkte von der Spitze ab. Dieser Umstand verringert die Chance, über diese Barriere zu hüpfen. Daher hat der Dax nur dann eine Chance, diese Barriere zu überwinden, wenn er nach Freitagsschlußkurs in dieser Umbegung Kraft sammelt, um sie mit einem krftigen Sprung zu überwinden. Ansonsten wird die Chance immer geringer, diese Wand zu überwinden.
Wenn man die Lage bei Dow Jones Index vergelicht, so stellt man interessante Ähnlihkeiten fest. Auch hier befindet sich der Index in der 4. Phase, also der letzten Entscheidungsphase. Die Kraft hat es nicht gereicht, mit einem Anlaft die 16.600'er Grenze zu überwinden. Je weiter sich der Dow von 16.600 entfernt, desto größer ist die Gefahr, daß die Kurse ins Bodenlose abstürzen.
Zum Schluß betrachten wir den Nasdaq Composit Index. Der Index hat den lange andauernden Aufwärtstrend nach unten verlassen. Auch der Wiedereinstieg in den Trendkanal ist erfolgreich abgewehrt worden. Die Gefahr, auch hier abzustürzen ist daher sehr hoch.
Freitag, 25. April 2014
Başarı ve yaratıcılık
Başarı keskin bir kılıç gibidir, o başarılı olanın yaratıcılığını öldürür. Başarıya pek hakim olamayanlarda en sık görülen "hastalık"lardan bir tanesi başarının getirdiği şan ve şöhrete yenik düşmektir. Daha doğrusu dışardan gelen alkışların egoyu şişirmesi ile "havaya" girip eski yapılan işlerle veya tesadüfen elde edilmiş bir sıfatla yetinilmesi her yeni deneyime köstek olur. Bir defa kendini kanıtlayan biri daha yeni şeyler yapması için kendini motive etmekte zorlanır. O ya eski ünü ile yetinir, ya da eski başarısının getirdiği yükün baskısını kaldıramaz, çünkü yeni bulması gereken şey eskisinden daha iyi olmalıdır. Başarılı olan devamlı eski elde ettiği ün ile karşılaştırilacağı için kendini gözetim altında hisseder. Bu nedenle de düşüncesi tek bir hedefe kilitlidir, lineer düşünür ve esnekliği gider. O fikirlerle oyun oynayamaz, öyle bir şansı da yoktur. Gözetlendiği için de en kısa zamanda başarılı olmak ister. Bu tutum da yaratıcılığın düşmanıdır.
Başarı, başarıyı elde eden için hiç birşey ifade etmez, bu ona dışardan atfedilen bir sıfattır. Başarı başkasının gözünde başarıdır ama başaran için pek de öyle sayılmaz, çünkü o olması gerekeni yapmıştır, o doğanın gereğini yapmıştır. Içinden geldiği için, o işten zevk aldığı için doğasının gereğini yerine getirmiştir. Susayan birini iyi su içiyor diye övmek nasıl yersiz ise, zorunlu olduğu için birşeyi yapanı övmekte o kadar yersizdir. Övgü, başarı ışığında güneşlenmek gibidir. Işık yananı değil, o yansıdığı yeri ışıtır. Bu ışıktan yararlanmak isteyenlerin verdiği bir değerdir başarı. Her ne kadar kendisi birşey yapamamış olsa da başarılı birini tanımak veya onun yapıtlarından bir tanesine sahip olmak başarı tılsımının ona geçeceği kanısındadır. Başarılı olmak kadar başarılı olanı tanımlayabilmek veya seçebilmekte onların gözünde bir başarıdır.
Küçük yaştaki çocuğa başarılı olduğu zaman ilgi göstermek veya çok akıllı olduğunu söylemek kadar büyük hata yapılamaz. Başarılı olduğu zaman ilgi gösterildiğinde sürekli başkasının gözüne girmek için birşeyler yapacak, ilgi kesildiği andan ihtibaren hiç birşey yapmayacaktır. Akıllı çocuklar da akıllı oldukları için çalışmanın gerekli olmadığını, sadece aptal çocukların çalışması gerektiğini düşünecekleri için çalışmayacaktır. Başarılı veya akıllı olduklarını söylemek yerine amaç onları daha zihinlerini geliştirici ödevlerle yüzleştirip hem kendi sınırının farkına varmasında yardımcı olmak hem de sınırını aşmasını teşvik etmek olmalıdır.
Ancak severek yapılan bir işte "başarılı" olunabilir. Ilgiyi çekebilecek herşey üzerinde durulmaya değer birşeydir. Başarı sözcüğünü kullanmak yerine birşeyi sevdirmek veya birşeyi seveni sevdiği yolda teşvik etmek kadar ona iyi şey yapılamaz. Gerçekten birşeyde başarı gösterebilmek için o şey üzerinde ağır çalışmak gerekir. Yıllarca süren bu yolculuğa ancak sevgi ile devam edilebilir, aksi takdirde yapılan iş görev olacaktır, iş bittikten sonra o iş bir kenara atılacak ve bir daha suratına bakılmayacaktır. Oysa yaratıcının öyle "boş" gezme diye bir lüksü olamaz. Meşgul olduğu konu sürekli onunla beraber olacaktır. O ondan kaçamaz. Kaçamadiğı için de doğuracağı çocuğa gebe kalır. Belki de yıllarca gebelik zamanı sürer. Ama hiç beklenmedik bir anda üzerinde durduğu problemin çözümü aniden önüne çıkar, o da "heureka" (ben buldum) diye bağırır. Işte tüm çabalar bu an içindir, bu sevinci yaşamak içindir. Neyi bulduğunuz önemli değildir, küçük şeyler de olabilir. Önemli olan şey o zamana kadar hiç yapılmamış bağlantıyı yapmış olmaktır, yeni şeyler keşfetmektir.
Yaratıcılık eskileri tanımakla başlar, bu nedenle çocuklar asla yaratıcı olamazlar. Onlar kendilerinden önce yapılmış şeyleri bilmedikleri için yaratıcı olamazlar. Bir konuda yaratıcı olmak için o konunun diline hakim olunması gerekiyor. Matematiğe yatkın biri matematik dilini öğrenmesi gerekiyor ki orada hangi problemlerin olduğunu ve bunu hangi şekilde çözülebileğini bilsin. Matematik diline hakim olmak veya herhangi başka bir ilgi alanına hakim olmak için uzun zaman çalışmak gerekiyor. O halde matematik (bu herhangi başka bölüm de olabilir) karşımıza çıkabilecek sorunu çözmek için sadece bir alettir. O problemi çözmek için kullanılır. Yaratıcılık, hakim olunan araç ve gereçlerle o problem çözülemediği zaman devreye girer. Ya o ana kadar kullanılan alet yetersizdir, o halde siz yeni alet bulmak zorunda kalırsınız, ya da alet vardır ama o zamana kadar bağlantı kurulamamıştır, o zaman da yeni bağlantı kurmak zorundasınızdır.
Yeni bulunan bağlantı o bağlantının yeni olduğunu tastik eden bilir kişilere ihtiyacı vardır. Ancak o bilge kişiler eskiyi bildikleri için, kendi konularına hakim oldukları için yeni bulunan şeyi değerlendirme şansına sahiptirler, ancak o bilir kişiler bahsi geçen konuya yeni bir alfabenin eklenmesine karar verebilirler. Her ne kadar sınırı zorlayıcı insanlara ihtiyaç olsa da yine de sınırları koruyanlar da gereklidir. Belki yeni alfabe o zamanı değerlendirenler tarafından fark edilmeyecek ve red edilecektir ama zamanı geldiği zaman tekrar ortaya çıkacaktır. Ortada görünmese bile o ortamı mayalamıştır artık, zamanı gelince fark edilir.
Samstag, 19. April 2014
Istanbuler Boerse 19.04.2014
Nach einer fulminantan Abwartsfahrt scheint sich die turkische Borse gefangen zu haben. Nach dem auch die Unsicherheiten wegen der Wahlen gelegt haben, steht dem Aufwartstrend nichts mehr engegen, vorausgesetzt, es treten Storfaktoren ein, die wir aus den westlichen Nationen erwarten durfen. Wenn sich diese Unsicherheit auch gelegt hat, befindet sich die turkische Borse im Aufwartstrend und die alten Hochs sind nur noch eine Frage der Zeit, bis sie uberwunden sein werden.
Dax Prognose 19.04.2014
Etwas langfristige Dolarprognose ab-19.04.2014
Der Wechselkurs Dolar/Euro hst viel zu knabbern an dem Widerstand bei 1,36 gehabt. Nun scheint der Widerstand endgultig genommen zu sein und der Weg auf die Hoechstkurse ist nunmehr frei, allerdings wird der Weg nicht gradewegs nach oben gehen. Nach einigen Hin und Her wird der Wechselkurs den Gipfel erobern. Danach duerfte sich der Kurs eine Verschnaufpause goennen und bisschen zurucksetzen.Erst danach erwarte ich eine nie dagewesene Euro Staerke.
Uzun süreli dolar tahmini. Euro dolar karsisinda yavas yavas eski doruk noktasina, yani 1.60'lara kadar gelip, kücük bir gerilemeden sonra cikacagini gösteriyor.
Samstag, 12. April 2014
Öğrenilmiş çaresizlik
Köpeklerde de yapılan deneylerde gösterilmiştir ki kapalı kutunun içine sokulmuş köpeklere elektro şok verildiğinde hiç bir kaçamak yolu bulunmadığıni öğrendikten sonra kaçamak yolu açık olsa bile kaçmayı denemedikleri anlaşılmıştır. Benzer deneyde kaçamak yolu açık bırakıldığında köpek ilk şoku yaşadığı anda kaçmış, hatta durumun farkına vardığında şok verilmeden önce bile kaçmayı başarmıştı.
Her ne kadar hayvanlarda teyit edilmiş olsa da bu olgu insanlarda da görülmektedir. Hangi faktörlerin bu durumu tetikledigi farkına varıldığında çocuk eğitimine daha temkinli yaklaşıp daha hassas olunacağı kanısındayım. Bu iki davranışın arasında çok büyük bir fark vardır. Dışardan aldığı darbe ile kendi iradesini köreltip kaderine küsmesini öğrenen kişi bir daha durumunu değiştirmek için hiç birşey yapmayacaktır. Küçük yaşlarda öğrenilen bu tutum erişkin yaşlarda da devam edecektir. Kafesin kapısı açık olsa bile kendini acı çekmekten kurtarmaya, kendi gücüne güvencini kaybettiği için çalışmayacaktır.
Kendi gücüne güveni olmayan, çaresiz içinde olan biri medetin sürekli dışardan geldiğini, kendisinin dışa bağlı olduğunu zannedecektir. Başa gelenden sürekli dıştakilerin sorumlu olduğunu söyleyecek, kendisinin başa geleni çekmekten başka çaresinin olmadığını zannedecektir. Bu durum bazı kültürlerde "iyi" bir tutum olarak da tanımlanabilir ve desteklenir de. Bazı atasözü bu tutumun ne kadar kemikleşmiş olduğunu gösterir: ağaç yaşken eğilir.
Çocuğu eğmek amaçlı olanlar o çocuğun kendine olan güvencini yıkmak için herşeyi yapıp kendine bağlamayı isteyecektir. Bunların hepsi iyilik adı altında hizmet verdiklerini söyleyerek çocukları koruma amaçlı yapıldığı söylenir. Düşünülmesi gereken şey o korumanın gerçekten yukardaki deneydeki köpekleri sınırlayan kutular gibi olup olmadığıdır. Çaresizliği öğrenen köpeklerin korunduğu ne kadar söylenebilir?
Samstag, 5. April 2014
Borsa üzerine bazi formasyonlar-7
Borsa üzerine bazi formasyonlar-6
Borsa üzerine bazi formasyonlar-5
Borsa üzerine bazi formasyonlar-4
Freitag, 4. April 2014
Borsa üzerine bazi formasyonlar-3
Borsa üzerine bazi formasyonlar-2
Borsa üzerine bazi formasyonlar-1
Calismak düsünceyi öldürür
Donnerstag, 3. April 2014
Bilincin kayması üzerine
Meditasyon bilince odaklanmak amaclidir. Onun bir olgudan diğerine kaymasını önlemek için yapılan etkenlerden bir tanesidir. Kendi kendimiz ile yanlız kaldığımızda, kaynağı ne olduğu bilinmeyen düşünceler bir gelir, bur gider. Kara öküzün trene baktığı gibi bilinçte dikkatini her yeni gelen düşünceye verir. Bu nedenle o düşünmez, o düşüncenin kölesi olur, yani o düşünceler tarafından düşündürülür. Gerçek anlamda herhangi bir fikrin arkasından baştan sona kadar koşmamıştır, bu sebeble de gerçek anlamda kendi fikir edinememiştir. O kendine dışardan gelen fikirlerle meşgul olmuştur.
Belli bir şeye dikkati odaklamak sadece meditasyon ile gerçekleşmez, insan merak ettigi veya sevdiği sey de dikkatini verebilir. Bazı durumlarda dikkat o kadar odaklanıyor ki zamanın nasıl geçtiği belli olmuyor. Bu duruma Csikszentmichakyi "flow" diyor, zamanın akmasına. Akan şeyin farkına varmak ve onu olduğu gibi izleyebilmek bilinci odaklandirmaya yarayacaktır. Işte o zaman insan kendinin farkına varacak, gerçek düşüncelerinin kaynağını kesfedecektir.
Aklı başkasında olmak (*)
Aklı başında olmayan yaptığı şeyden de sorumlu olamaz, kaldı ki yaptığı hatayı görüp düzeltsin. Sürekli başkası adına karar verdiği için verdiği kararları pek de ciddiye almaz. O karar nasıl olsa kendi kararı değildi, diye düşünür. Bu aynı sürücü koltuğunun yanında seyehat etmeye benzer. Sürücünün yanındaki oturan da aynı arabada gitmesine rağmen aynı yolu tekrar gitmesi istendigi zaman yolu bulamadığı gibi, kendi düşüneceği yere başkası gibi düşünmeye çalışan da o durumdadır. Şoförün yanında oturan gibi o da dikkat etmemiştir ve nerede hata yaptığı konusunda fikri yoktur. Sonuçta suçlu başkası olacaktır.
Birşeyi değiştirmek için değiştirmek istenilen şey üzerinde fikir sahibi olunması gerekiyor. Kendi kendini iyi tanıyıp zayıf noktaları iyi bilmek ve iyileştirmek için çözüm yolu aramak gerekiyor. Belki ilk çözüm önerisi tutmuyor olacaktır. Tutmasa bile en azından neden tutmadığını öğrenecek, o teorinin zayıf noktasını keşfedecektir. Sınama ve yanılma yöntemi ile doğru yol eninde sonunda bulunacaktır. Hiç kimse usta olarak dünyaya gelmiyor. Bu yöntem ısrarla denendiği zaman gözü yumuk bile yapılıyor.
Anlattığım bu uğraşı, düşüncenin tekrar ortaya gelmesini, kendi ortasını bulmayasini sağlayacaktır. Tüm çabalar düşünce ile vücutu aynı yerden hareket ettirmek içindir. Ancak ikisi bir olduğunda, alınan kararlar sağlam ve şüphesiz olacaktır. Düşüncenin başka yerde, vücudun başka yerde olması sadece zihinde karmaşa yaratmaz, aynı zamanda vücudu da zayıflatır. Ikisinin aynı hareket etmesi için tüm çabalar seferber edilmesi gerekiyor, aksi halde hastalık kaçınılmaz olur.
(*) Bu yazi "Değişime direnç göstermek" yazisinin devamidir.
Mittwoch, 2. April 2014
Değişime direnç göstermek (*)
Değişim eski alışılagelmiş deneyimleri bir kenarda bırakarak yeni yöntemler denemek ister. Değişimin getirdiği yeniliğin de iyi sonuçlar getireceğini hiç kimse önceden bilemez, böyle bir garanti de veremez. Ama o problemi ortadan kaldırmak için yeni yöntem denenmesi şarttır. Yeni yöntemle eski alışkanlıklar çökertilir ve yeni alışkanlıklar edinilir. Asıl değişime karşı koyan unsur alışkanlıktır. Alışkanlığın farkına varıp da onun çözüme karşı engel olduğunu anlamak için büyük bir farkindalik gerekir. Alışkanlığı değiştirirken tüm yaşantının da değişeceğini fark etmek gerekir.
Sigara içmenin sağlığa zararlı olduğunu çoğu insan bilir ama yine de hiç kimse sigarayı bırakamaz. Sigara ile elde edilmiş alışkanlıklar yıllarca beynimize işlemiş, otopilotumuz bizi yönlendirir duruma gelmiştir. Her alışkanlık belli zamandan sonra otomatikman gerçekleşir, biz ona fazla düşünce sarf etmeyiz. Üzüldüğümüz zaman, neşelendiğimiz zaman, yemekten sonra, çay içerken, stresli olduğumuz zaman hemen sigara içeriz. Sigaranın doğurduğu fiziksel bağımlılığın yanında edindiğimiz bu rituellerin de alışkanlığı tetikledigi görülür. Sigarayı bırakma isteği yetmez, sigarayı bırakmak için fantaziyi geliştirip yeni alışkanlıklar kazanılması da gerekir. Eski alışkanlıklarla sigara bırakılamaz. Otopilotumuz eski aliskanliklarimizi devam ettirmeye çalışcaktir.
Eski alışkanlıkları kırmak korkutur, çünkü yerini alacak alışkanlıklar belirsizdir. Yenilikten korku, eski alışkanlığın devam etmesini sağlar. Yeni birşey denemek için sadece kendi korkularını yenmek yetmez, çevre de değişikliğe karşı gelir. Çevrenin tutucu tavrını kırmak, kendi korkularını yenmek kadar zordur, belki de daha da zordur. Kişi kendini ikna ettikten sonra çevresine de hesap vermek zorundadır, çevresi de değişikliğe karşı gelecek, onu kararından vazgeçtirmek isteyecektir. "Ben sana söylemedim mi?" çevrenin getirdiği engellerden en belirgin olanıdır. Anında gerceklesemeyen bir plan o cümle ile yerle bir edilir. Olaya odaklanip yapılan hataları irdelemek yerine, o kişi tüm dikkatini kendini savunmaya verir ve asıl önemli olan şey gözden kaçırılır. Zaten güçlükle gerçekleştirilmek istenilen şey başlamadan biter. Böyle bir ortam bildiği şeyi ebedi devam ettirmeye yarar.
Çoğunluğun (ortanın) dayanılmaz bir çekiciliği vardır. O uctakileri sürekli ortaya çeker. Ortanın tutucu olması o yerin de yeniliğe açık olmadığını, yeniliğin cok sancılı geçeceğini gösterir. Ortanın değişime açık olması orasini değişimin kaynağı haline getirir. Tutucu ortam, herşeyin aynı kalmasını isteyen, sistemin kapalı olmasından fayda sağlayan kesimin işine yarar. Bu sistem otokratik bir sistemdir. Değişime açık olan sistem kendi kendini organize etmeyi sağlayan sistemdir, bu sistem organik sistem olduğu için her yeni değişime kolayca ayak uydurabilir.
(*) Bu yazi "Niyet etmek" yazisinin devamidir. http://turanerdal.blogspot.de/2014/03/niyet-etmek-uzerine.html