Fazla calismak
düsünceyi öldürür. Insan kendi kendisi ile mesgul olmamak icin,
kendi düsüncesi ile basbasa kalmamak icin oyun üretmistir. Kendini
unutturacak, sürekli birseylerle mesgul etmeyi saglayacak oyunlar
icat etmistir. Bu oyunlardan bir tanesi de sürekli hareket halinde
bulunmak ve bilinci kendi disinda birseye odaklamaktir. Bu birsey,
calismaktan baska ne olabilirdi ki? Hem en temel gereksinimi
gideriyor, hem de toplumda sayginlik kazanarak egoyu oksatiyor olmasi
calismaya özel bir deger sagliyor. Diger insanlarin da deger vermesi
onu iyi birsey yaptigi yönünde tastik ediyor. Tek basina olmadigini
anlayan o kisi yaptigi seyi yapmaya devam ediyor, ta ki ani bir durum
ortaya cikincaya kadar.
Bu
ani durum hayati kökünden etkileyici durumlar olabilir: issizlik,
bosanma veya dogal afetler. Düsüncesini kendinden men etmis
insanlar icin pazar günleri de dogal afet gibi sayilir, bir de bu
sahislar yanliz iseler, yapacaklari hic birsey yoktur. Tek basina
kaldiklarinda kendi kendine ne yapacaklarini bilmeyenler zorunlu
olarak sürekli kactiklari düsüncelerle basbasa kalirlar. Kendi
düsünceleri ile yüzlesenler kendi düsüncelerine yabanci
muamelesi yaparlar. Görüldügü gibi aslinda onlar en yakin
olunmasi gereken kendi düsüncesine bir hayli uzaklar. Onlar kendi
asil düsüncesini hic tanimamis, tanismamak icin de sürekli
etkinlikler yaratip kacis yolu aramistir.
Kendi
düsüncesi ile karsi karsiya kalmadikca, kendi düsüncesinin kökünü
anlamadikca insan kendi kendisi ile barisi saglayamaz, aksi halde o
sürekli disardan yönlendirilecektir ve kendi kendine yabanci
kalacaktir. O gercek ihtiyacinin farkina varmiyacak, kendi özüne
inemiyecektir. Özü ile yabancilasmis biri üretken olamaz, üretmek
icin kendi ihtiyacini tanimasi gerekiyor. Kendi düsüncesi ile
basbasa kalan biri düsüncelerini takip etmesini ögrenecek ve
gerektigi zaman da onu düzeltecektir. Her ne olursa olsun kendi
düsüncesi ile mesgul olan da calisiyor gözükür. O baskasinin
düsüncesi ile ilgilenmek yerine kendi düsüncesi ile ilgilenir,
aradaki fark, sadece düsüncenin kaynagi degismis olmasidir.
Insan, düsünce ile hayatini sürdürebilmek icin
mesgul olur. Düsünce güncel isleri bir hizaya sokmak icindir,
karmasa diye algiladigimiz dogayi bir hizaya getirmek icindir.
Düsünce düzensizlik icinde kaybolur, korkar. Korkuyu yenmek icin
birseylere sarilmak ister, bu da düzendir. Korkunun kayboldugu anda,
distan ve icten gelen düsünceleri kayitsiz sartsiz seyredebilme
kabiliyetini gösterdikce, düsünceler de dinginlesecek, kendi özüne
inecektir insan. Ayni insan düsüncelerine bir esyaya deger verdigi
gibi sarildigi anda o seyin sadeligi, dinginligi kaybolacaktir.
Hersey ortada, hersey acik ve secik ortada. Onunla armizda sadece
düsünce vardir.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen