1967 yılında Amerikan bilim adamı Martin
Seligman tarafından ortaya atılan ve çok değişik deneylerde de teyit
edilmiş bir teoridir bu. Öğrenilmiş çaresizliğin depresyona yakalanmış
şahıslarda da rastlandığını savunmuştu Seligman. Bu teoriye göre kendi
davranış alanını rahatsiz olunmasina rağmen daraltildigi, değişimin
kendi iradesinde olmadığı söylenir. Değişim gücünün kendi elinde
olmadığını zanneden biri belli bir zamandan sonra bulunduğu durumu kabul
ederek letarjiye kapılabilir.
Köpeklerde de yapılan deneylerde
gösterilmiştir ki kapalı kutunun içine sokulmuş köpeklere elektro şok
verildiğinde hiç bir kaçamak yolu bulunmadığıni öğrendikten sonra
kaçamak yolu açık olsa bile kaçmayı denemedikleri anlaşılmıştır. Benzer
deneyde kaçamak yolu açık bırakıldığında köpek ilk şoku yaşadığı anda
kaçmış, hatta durumun farkına vardığında şok verilmeden önce bile
kaçmayı başarmıştı.
Her ne kadar hayvanlarda teyit edilmiş olsa
da bu olgu insanlarda da görülmektedir. Hangi faktörlerin bu durumu
tetikledigi farkına varıldığında çocuk eğitimine daha temkinli yaklaşıp
daha hassas olunacağı kanısındayım. Bu iki davranışın arasında çok büyük
bir fark vardır. Dışardan aldığı darbe ile kendi iradesini köreltip
kaderine küsmesini öğrenen kişi bir daha durumunu değiştirmek için hiç
birşey yapmayacaktır. Küçük yaşlarda öğrenilen bu tutum erişkin yaşlarda
da devam edecektir. Kafesin kapısı açık olsa bile kendini acı çekmekten
kurtarmaya, kendi gücüne güvencini kaybettiği için çalışmayacaktır.
Kendi
gücüne güveni olmayan, çaresiz içinde olan biri medetin sürekli
dışardan geldiğini, kendisinin dışa bağlı olduğunu zannedecektir. Başa
gelenden sürekli dıştakilerin sorumlu olduğunu söyleyecek, kendisinin
başa geleni çekmekten başka çaresinin olmadığını zannedecektir. Bu durum
bazı kültürlerde "iyi" bir tutum olarak da tanımlanabilir ve
desteklenir de. Bazı atasözü bu tutumun ne kadar kemikleşmiş olduğunu
gösterir: ağaç yaşken eğilir.
Çocuğu eğmek amaçlı olanlar o
çocuğun kendine olan güvencini yıkmak için herşeyi yapıp kendine
bağlamayı isteyecektir. Bunların hepsi iyilik adı altında hizmet
verdiklerini söyleyerek çocukları koruma amaçlı yapıldığı söylenir.
Düşünülmesi gereken şey o korumanın gerçekten yukardaki deneydeki
köpekleri sınırlayan kutular gibi olup olmadığıdır. Çaresizliği öğrenen
köpeklerin korunduğu ne kadar söylenebilir?
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen