Freitag, 3. Juni 2016

Kimlik sorunu üzerine

Herkesin çok üzerinde konuştuğu ama pek de bilmediği  bir terimden bahsediyoruz: kimlik sorunundan. Buna benzer çok sığ terimler vardır, mesela sevgi, saygı,... gibi, veya daha fazla duygularla yüklü terimler: vatan, millet, ırk, din, politik görüş, ..., gibi. Herkes üzerinde konuşmasına rağmen çok çeşitli anladığı veya anlam yüklediği terimler.

Kimlik konusu da bu terimlere benzeyen, herkesin ağzında olan, ama pek de bilinmeyen bir terimdir. Bireysel anlamda kimlik sorunu olduğu gibi toplumsal anlamda da kimlik sorunu doğar. Bireysel anlamda sorgulamayı çoğu erişkin insan yapar. Her insan hayatına anlam katmak ister, herhangi bir şekilde toplumun neresinde olduğunu bilmek ister. Ancak bir işe yaradığı zaman, yani toplumda saygınlık kazandığı zaman bir kimliğe sahip olduğunu zanneder. Bu kimlik, içinde yaşadığı toplum ile senkronize olmaktır. Bu tür kimliğin "gerçek" kimlik ile ne kadar alakalı olduğu burada irdelenmeyecektir. Diyelim ki topluma benzeme insana "doğru" bir kimlik veriyor, o halde bunun doğuracağı sorunların irdelenmesinde fayda vardır.

Bu sorunları irdelemeden önce toplumun kendisini nasıl ifade ettiğini anlamak gerekir. Toplum kendini çok akıllı mı görüyor, en büyük kendisi olduğunu mu zannediyor, herşeyin kökü kendisinde mi olduğunu zannediyor? İşte bu gibi özellikler araştırıldıktan sonra birey ile toplum arasındaki bağlantıya bakmak gerekir. Her kendini arayan ama bu konularda pek kafa yormak istemeyen birey tembellik yapıp kendine sunulan bu seçenekten yararlanmak isteyecektir. O bu seçeneğe dahil olduğu için kendini mutlu hissedecektir. Böyle seçilmiş bir millete dahil olmak dünyanın en mutlu insanı yapacaktır. Bunun ne kadar gerçeklerle alakalı olduğu şüphelidir ama önemli olan şey, bu hissi o bireyin ne kadar gerçek yaşamasıdır. En azından hisleri gerçektir.

Kimliğini dışardan almış biri kimliğine leke düştüğü zaman ki davranışını düşünebiliyor musunuz? Yani onun kutsadığı ama diğer insanların kabul etmediği bir kimliğe sarılmak istemesinin ne gibi problemlere yol açacağını bile biliyormusunuz? O, ilk önce kırılacaktır, o zamana kadar benimsediği bir görüşün yanlış veya kabul görmemesine tepki gösterecektir. Belki de hırcınlaşmaya başlayacaktır. O, kendini gördüğü gibi görülmediği için haksızlığa uğradığını zannedecek, hakkını gerekirse şiddete başvurarak almaya çalışacaktır, sadece ve sadece gerçek benliğini bulamayıp da ona sunulan benliği kabul ettiği için.

Bu tür benlik, üstüne giydiği elbisenin kendini adam yaptığını zannedenler için geçerlidir. Dışardan bakıldığında tertemiz elbiseye bürünmüş birinin içi ne kadar boş olduğunu gösterir. Bu defasında elbise insanı adam yapmaz, başkasını kandırsa bile kendini kaldıramaz. Bu durumda en iyi misal kuralın da çıplak olduğunu görmektir. Üste giyilen elbisenin altında çıplak olduğunu anlamaktır. Biz hepimiz bir kralız, elbisenin altında çıplağız.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen