Freitag, 16. Dezember 2016

Zamanda hızlanma

Modernite adeta hızlanma hikayesini yazmış zaman birimidir. Modernitenin nasıl betimlendiğini başka literatürlerde okumak mümkün. Ben ise burada onun tek bir yönünü, yani hız ile olan alakasını irdelemek istiyorum.

Hız gerçek anlamı ile insan görüşünü belirlemeye on dokuzuncu yüzyılda başladı. Tabii ki kökeni daha eskilere dayanmasına  dayanıyor, ama dinamik sistemin insan hayatını etkilemesi Darwin ile doğdu denilebilir. Darwin sadece insanın kökünün nerden geldiğini göstermedi, aynı zamanda hızı da zamana katmayı başardı. Zamanda çoğu şeylerin değiştiğini örnekleyerek  ayakta kalanların zamana (hıza) ayak uydurabilenler olduğunu da göstermiş oldu. O aslında hızı bilinçli olarak doğanın kaçınılmaz yasası olduğunu gösterenlerin ilkidir.

Fiziksel alanda Gelileo, Newton gibi düşünürler gezegenlerin yörüngesini hesaplamada hızdan yararlanmışlardı. Darwin ile aynı dinamiksel gelişmenin türler içersinde de olduğu kanıtlanmış oldu. O zamana kadar geçerli olan değişmez kainat görüşü ilk olarak gök yüzünden yere inerek darbe aldı, daha sonrası bu fikirleri ortaya atanların da değişim gösterdiğini göstererek ikinci bir darbeyi bir kez daha almış oldu. Çünkü değişmeyen hiçbir sabit şey yoktu. Herşey kendi dinamiği içersinde hareket etmekteydi.

Değişim insanları neden bu kadar rahatsız ediyordu?  Değişimin getirdiği dinamik yaşam şekli hiç birşeyin ebedi olmadığı görüşünü ortaya atmakla kalmadı, bunların kurgulanmış olabileceğini de gösterdi. Bu da yetmiyormuş gibi hala kurgulanması gerektiğini de gösterdi, çünkü her değişim yeniden bir adaptasyon gerektiriyor, yeniden bir organizasyon gerektiriyordu. Tepeden inme kuralların artık geçersiz olduğunu, kuralların şartlara göre uyarlanması gerektiği anlaşılıyordu. Bu değişimin hız kazanması adeta bazı insanların kafasını karıştırıyor ve buna karşı önlem alınması gerektiğini savunuyorlardı. Bu savunmayı en iyi şekilde din ile yapılırdı.

Din adı altında hızdan başı dönenler saati geri çevirmek istediler. Herşeyin kurgulanmış değil, bize inmiş olduğunu, yani insan eli değmeden ortaya çıktığını savundular. Dinamizm demokraside kök saldı, tepeden inme yasalar ise eski düzen imperatorluklarda. Tek kişinin söz sahibi olması ile tepeden aşağı doğru inme organizasyon şekli dinamiğin üstesinden geleceği umut edildi. Tepeden inme yetki ile tekrar huzura kavuşulacağı zannedildi. Yanlız unutulan birşey vardı, o da çoğu insanın kendi kendini organize ederek yeni bir yaşam şekli kurgulaması yerine tepeden inme kurallara göre yaşamın da tepedekinin kurgusuna göre yaşamak olduğu idi. Biri uyulması gereken kuralları öne sürerken, diğeri kuralı kendi içinde arıyor.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen