Samstag, 23. Juli 2016

Öğrenme ve önem üzerine

Bir insan için ancak en önemli şey zihinde kalma şansına sahiptir ve dolayısı ile önem öğrenmenin yolunu açar. Kişi önemli görmediği şeylere dikkat vermez ve dolayısı ile kalıcı olmaz. Önem verdiği şeyler hislerle yüklüdür, ve dolayısı ile hatırlaması kolaylaşır. Hislerle yüklü olduğu için de değerlidir, yani değer teşkil eder.

Kişi için önemsiz şeyler dikkat odağı olamaz, böylece kalıcı değildir. Bu önem dışardan verilmeye kalkındığında kişi yavaş yavaş kendi hisselerinden de kopmaya başlar, güveni azalır, çünkü değer vermesini de yavaş yavaş yitirir. O kendini başkasının değerine bağlamıştır. Bu da o kişinin canlı olma, hayata anlam verme ve öğrenme yetisini zedeler. O kişi hayatının sürekli başkası tarafından yönlendirildiğini, kendisinin sadece bir figüran olduğunu zannedecektir. Bu da canlı olma hissini yitirmesine sebep olur.

Tekrar kendini canlı hissetmesi için gerçek anlamda öğrenmeye başlaması gerekir. Neye önem vereceğini, neyin önemsiz olduğunu kendisi belirlemesi gerekir. Bu hem kendine güvencesini artıracak hem de gemisinin kaptanı olduğu hissi verecektir. Hayatta en kötü şey, hayatını başka anlam üzerine kurup yuları başkasının eline vermektir.

Bazı insanlar hata yapmaktan korktuğu ve çocukları hatasız yetiştirmek istediği için tüm kararları çocukları için kendisinin vermesi gerektiği görüşündedir. İşte bu davranış istemedikleri şeye sebeb oluyor. Hata yaptırmamak için çocukları deneyimden mahrum bırakıyor ve çocukları başkasının değerine uymayı öğretiyor. Bu da kendi kararlarına güvenmeyi önlüyor, edilgen bir hayat sürdürmeye itiyor. Oysa gerçek hayat kusursuz, hatasız bir hayat olamaz. Kusur diye birşey de olamaz zaten, çünkü bize en iyi öğretmen önemsediğimiz şeyi yaparken önümüze çıkan engelleri aşmak için verdiğimiz çabadır. Öğrenme yetimiz bu engellere karşı takındığımız tutum ile belli olur. Hemen pes eden, edilgen bir hayatı seçmiştir zaten.

Hiç bir zaman öğrenen kişi boş bir kutu değildir. Onun yeni öğreneceği şeyler onun o zamana kadar yaptığı deneyimler üzerine inşaa edilir. Temelsiz birşey öğrenilemez. Temel herşeyin kusursuz yaratıldığı kanısı üzerine kurulursa, insan ister istemez kendini kusurlu görecek, kusurlu olduğu için de suçlu hissedecektir. Hayatın bir parçası bizi suçlu konuma düşüremez. İnsan olduğumuz için, doğal içgüdümüzü yaşamayı istediğimiz ve kendi hayatımızı şekillendirmek için  öğrenmeyi seçtiğimiz için suçlu olamayız. Öğrenmek ve hayata anlam vermek bizim asıl görevimizdir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen