Mittwoch, 31. Dezember 2014

Önyargı üzerine

Özüne bakıldığında önyargısız olunmaz. Beyne dışardan sinyaller gelmeye başlarken beyin onu kategorize etmeye başlar, sinyallerin neye benzediği ile karşılaştırır. O zamana kadar herhangi bir bilgi sahibi değil ise gördüğü şeye anlam veremez. O görür ama ne gördüğünü bilemez. Gördüğü şeye anlam verebilmesi için o zamana kadar ki edindiği deneyimlere uyması (benzemesi) gerekir, uymadığı takdirde o yeni spekülasyonda bulunmak zorundadır.

Mesela karanlıkta gezerken gölgeli şeyler hemen tanınmayabilir. Akla gelen en basit ve en kolay, o görülen şekle uyabilecek spekülatif teori ortaya atılır. "Gördüğüm şey şuna uyuyor mu?" diye sorduktan sonra uyumlu uyumsuz yerleri tartılır, benzerlik aranır. Benzerlik bulunmadığı takdirde başka alternatif görünümler test edilir. En iyi uyumlu olan teoride kalınır. İşte birşeyi görmeden önce bu anlamda bir önyargıya sahip olunması gerekir. Önyargı görülen veya duyulan şeyi sistematize etmeye, mevcut olan şablona uyum sağlamaya yarar.
Olaya evrimsel bakıldığında bu gibi uyum arayışı hayati bir tehlikeyi çok çabuk ve önceden fark etmeye yarardı. Bize doğru hızla yaklaşan bir görüntünün dost mu düşman mı olduğunu en kısa zamanda anlamak hayatta kalmanın şartı idi. Bir kıvrım kıvrım bükülen önümüzdeki şeklin yılan mı yoksa kalın ip mi olduğunu bilmekte hayatta kalmak için fayda vardı. 

Görmeden mevcut olan unsurlar başka nelerdir? Yani önyargı neden olusur? Önyargı diye duyabileceğimiz ilk önyargı çocukken ailemizden aldığımız terbiyedir. Ailenin neye önem verdiği, birbirleri ile nasıl iletişim kurduğu, ailevi alışkanlıkların neler olduğu gibi unsurlar önyargının oluşmasında etken rol oynar. Diğer tarafta dıştan da edinmiş olduğu bilgiler ailede aldığı eğitimi tamamlar. Dıştan aldığı bilgiler ideolojik olabilir, kitaplardan olabilir veya bulunmuş olduğu gruptan etkileniyor olabilir. Çeşidi sonsuzdur.

Bu etkenler çerçevesi içersinde kalan, o etkenlerin farkında değil ise göreceği şeye verdiği tepki reaksiyonel (bilinçsizce) olacaktır. Uyarılara vereceği tepki otomatik olacaktır. Bu aynı Pawlow' un köpeğine benzer, zil ile yemeğin geldiğine şartlanmış olan köpek salyalar akıtır, daha sonra sadece zil sesi duyduğu zaman yemek gelmese bile salyası akar. Şartlanmış olduğunu bilmeyen de aynı o köpeğe benzer. İşte bu bir önyargıdır.

Önyargı mekanizmasının olması yukardaki anlatıldığı gibi evrimsel ne kadar hayati önem taşımış olsa da şu anki geldiğimiz noktada bize zararlı olabilir. Birşeyi tanımadan tanıdığımızı zannetmek bizi çoğu deneyimi yapmaktan alıkoyar. Hatta ve hatta her yeni şeyi alışılagelmiş şablon ile değerlendirmek bizi köreltir bile, bildiğimizi zannettiğimiz şeyler faraziden başka birşey değildir. Ne kadar kendi kendimizi o anda memnun etmiş olsak da gerçeklerle pek alakası yoktur. O teori ile herhangi sağlıklı bir öngörü yapılamaz.

Sağlıklı öngörü yapmak için insan kendi sınırının farkında olup onu aşmak istemelidir. Bu nedenle de mevcut olan şablonları bir yap-boz gibi kullanmayı denemelidir. Sürekli yeni bağlantılar kurup, yaptığı bağlantının doğru olup olmadığını test etmeyi istemelidir. Ne zaman "bu bağlantı ebedi doğrudur" dediği zaman önyargıya zemin hazırlamış olur.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen