Sonntag, 10. Januar 2016

Fark nedir?

Başlıkta bahsedilen konuyu biraz daha açmak istiyorum. Neden bahsetmek istediğimi kolayca anlamak için Paris' te öldürülen Charles Hepdo çalışanları ile savaş alanında ölen arasında fark var mıdır?  sorusunu irdelemek istiyorum. Savaş alanında binlerce kişinin ölmesi ile Paris olaylarında bir kaç kişinin öldürülmesi arasında fark var mıdır? Yoksa bir tarafı tutarak, "iki senden öldü, bin benden öldü, o halde ödeştik" demek mi gerekir? Yoksa akıl ile çalışanı el ile çalışandan ayırmak mı gerekir? İlki değerli sayılırken, ikincisine değersiz mi demek gerekir?

Burada konuyu irdelerken bir şeyi vurgulamak gerekir. Can hiç bir defa diğeri ile kıyaslanamaz, her canın AYNI ŞARTLAR altında kendine özgü bir yaşama hakkı vardır. Burada "göze göz, dişe diş" mantalitesi ile öç alma katiyetle savunulamaz. Her ne kadar canlar aynı değere sahip olsalar da yine de iki olaya başka türlü bakmak gerekir, diye düşünüyorum. Bu başka bakış iki ölüm arasında ayrım yapmayı gerektiriyor. Neden o ölümler aynı değil ve ikisi arasında ayrım yapılması mecburdur? sorusunu yanıtlamak için şartların aynı olup olmadığı irdelenmelidir. Şartlar kıyaslandığında özgür iradeyi de değerlendirmeye katmak gerektiği görülecektir. Bu da ayrımın kaçınılmaz olduğunu gösterecektir.  

Burada kaçınılmaz ölümler ile kaçınılır ölümler arasında ayrım yapmayı gerekir. Bu ayrım savaş halindeki ölümler ile normal yaşam şartları içersindeki ölümlerin aynı olmadığını gösterecektir. Savaş anındaki ölümler kaçınılmaz ölümlerdir, çünkü savaş başladıktan sonra onu ilerleten ve onu besleyen güçler kontrol altına alınamayan ve bireyin iradesi dışına çıkan güçlerdir. O halde bir kişinin ölüp ölmemesi bir nevi tesadüfe bağlıdır.

Oysa normal bir şehirde, herhangi bir tehlikenin olmadığı, sadece fikri yüzünden planlanmış ölümler o katliamı yapanın iradesi ile gerçekleştiği için ayrım yapmak şarttır. Uygulama iradeli olduğu anda insanın bir seçim hakkı da doğar. Uygulamayı durdurmak da irade kapsamı içinde olduğu için, öldürmek ve öldürmemek özgür irade kapsamı içine girer. Öldürmemek kapsam içinde olduğu halde öldürmeyi seçenler kasıtlı can alırlar. Kasıtlı can almak hiç bir zaman onaylanamaz.

İradeyi ölüm yönünde seçenler tesadüfi ortadan kaldırırlar. Ölüm artık tesadüfi, başa gelen ve bireyin iradesi dışında olan bir olgu dışına atılmış ve planlanır hale getirilmiş olunur. Bu doğrultuda oyun teorisinde söyle bir örnek de verilir. Arızalı bir tren istasyona son hızla ilerliyor ve müdahale edilmediğinde beş kişiyi, edildiğinde ise tek kişiyi öldürecektir. Müdahale ise ancak köprüde duran şişman bir adamı rayların üstüne atmakla gerçekleşebilir. O şişman adamı rayların üstüne atarak beş kişiyi kurtarmak ister miydiniz? Ölüme sebeb olmakla ölüme izlemek arasında fark vardır, ne kadar sonuç ölüm olsa da.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen