Sonntag, 10. Januar 2016

Kendi dilini bulmak

Çoğu insan bilgeliğin kendinden daha akıllı insanları tekrarlamak olduğunu zannedebilir. Ne kadar akılda söz tutulursa, o kadar akıllı olunduğu zannedilir. Oysa durum hiç de öyle değil. Akıllı insan kendi sözünü bulduğu için akıllı olur, yani aklını kullanarak kendi anlayabileceği dil yarattığı için akıllıdır. Başkasını taklid eden, başkasının sözünü tekrarlayan, tekrarladığı sözü hazmetmemiştir henüz. Hazmetmiş olsaydı başkasını tekrarlamaya ihtiyaç duymazdı. Onun yaptığı şey aldığı besini hiç değerlendirmeden tekrar dışkı olarak dışarı atmaktır.

Gerçek anlamda aldığı besinden yararlanması için kendi dönüşmesi gerekir. İyi besin dönüştürür. O, vücut ile bir olduğunda eski halini yitirir, vücudun bir parçası olur. O, öyle bir hal alır ki, kaynağı başkası olsa dahi bir daha tanınmaz hal alır, sanki yeni doğan güneşe benzer. Bu durumda kaynak pek de önemli değildir. Herkesin herkes ile bağımlı olduğu bir dünyada, herkesin herkes ile etkilendiği bir dünyada kaynak aramanın ne anlamı var ki? Biz zaten aldığımız kültür ile, konuştuğumuz dil ile bizden önceki dinozorların sırtında oturuyoruz. Etkileşimin çok normal olduğu bir durumda "herşeyi ben yarattım" demenin anlamı nedir ki?

Herşeyi biz yaratmamış olabiliriz, ama bir tek birşeyi yaratma şansımız var, o da kendi dilimizi bulmaktır. Kendimiz olmak için kendi dilimizi konuşmamız şart. Bu dil herşeye yeni anlam vererek hiç diğer insanlardan kopmayı amaçlamıyor. Zaten söylendiği gibi tek başına yaşayan varlık değiliz ve tek başına bir hayat sürdüremeyiz de. Bahsi geçen dil, her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğunu vurgulamaktır. Yoğurt aynı, ama betimleme şekli kişiye ait olmalıdır. İşte bu zaman insan aldığı beşini hazmetmiş olur.

2 Kommentare:

  1. Selam Turan,
    Önemli bir konuyu vurguladığın yazına teşekkür eder,Sevgiyle kucaklarım.

    AntwortenLöschen