Sonntag, 6. Dezember 2015

Metafiziğin dayanılmaz uyuşturucu hali

Dünya dışında birşeyin olduğunu zannedip, tüm gücü ona vermek insanı uyuşturur ve onu teslimiyetçi yapar. Tek amaç dayanılmaz dünya hayatından kurtulup onu aşmak olacaktır. Bu nedenle dünyada yapılan hamleler önemsiz sayılacaktır. Dünyayı aşmak için dünya dışı bir varsayımda bulunmak ve varsayımı harfi harfine yerine getirmeye çalışmakla amaçlanan hedef gerçekleşemez. Beden burada zihin başka bir yerde olduğu zaman insan bölünmüşlük yaşar. İstenilen bütünlüğü acı çektiği hayattan kurtulmak için istese de, uygulama aslında zihni vücuttan böler. İkisi aynı zaman ve mekanda yaşamaz. Zihin vücudun halinden, vücud da zihnin halinden anlamaz.

Aslında aşılması gereken başka bir dünya yoktur. Tek bir dünya vardır, o da yaşadığımız dünyadır. Bu dünyayı yaratıcılıkla aşmak mümkündür, pasif kalıp yarattığınız dinozorun tutsağı olarak değil. Sınırları aşmak ancak ve ancak bu kalıpların farkına varıp dönüşüm sağlayabileceği zaman gerçekleşebilir. En büyük aşı bu nedenle sanattır. İnsan ancak ve ancak yaratıcı olduğu zaman kendi kalıbını aşar.

Tarihte bazı sıçramalar görülür, bu sıçramalar sadece ondan kısa bir zaman sonra aşı olur. Zaman arttıkça bu aşı bir yük, bir ağırlık olmaya başlar, taa ki insanlar ilk sıçramanın ruhunu harfi harfine getirmeye başlayıncaya kadar. Gerçek bir aşı şekil almaya başladıktan sonra kristalleşir, bu uyulması gereken yasa haline dönüşür. Ne zaman dönüşüm kristal haline gelir, işte o zaman uyuşturucu olmaya başlar. Aşı sabitleştiği andan itibaren asıl ruhunu unutur.

Sürekli aşı ancak ve ancak oyunda olur. Oyun sabitleşmiş olguları kırmanın en iyi yoludur. Oyunun doruk noktası sanatçı ve şairlerde görülür. Onlar var olan şeyi tekrar tekrar değişik konumlarda örer, var olanın dışına çıkma yolu ararlar. Ne zaman akan sular durur ise, kristalleşir ve yük oluşturur.

4 Kommentare:

  1. Sibel Atasoy: Genel anlamda bu fikrini desteklesem de kapanış cümleni anlayamadım: "Oyun sabitleşmiş olguları kırmanın en iyi yoludur. Oyunun doruk noktası sanatçı ve şairlerde görülür. Onlar var olan şeyi tekrar tekrar değişik konumlarda örer, var olanın dışına çıkma yolu ararlar. Ne zaman bu kısır döngü durur ise, kristalleşir ve yük oluşturur." diyorsun, yani sanatçı ve şairlerin yaptığı kısır döngü mü sence? Ve kısır döngüyü ne anlamda kullanıyorsun? (seneler içinde bazı türkçe sözcük ve kavramları bizden farklı kullandığına şahit olduğum için soruyorum), Kristalleşmek nedir? Yük oluşmak nedir? Kimin ya da neyin yüküdür bu?

    AntwortenLöschen
    Antworten
    1. Turan Erdal: Şairler ve sanatçılar oyun oynadıkları için o kısır döngüyü, yani zamanın kristalleşmiş halini kiriyorlar. Sen bir önceki yazında kristallesmeye "somut" demiştin. Akan birşeyin önüne bir set çekersek, o kristalleşir ve sonunda yük olur, çünkü asıl amaç set çekme gibi bir yanılgıya kapılır.

      Löschen
  2. "Metafizik" felsefi bir kavram olarak değil, yaygın şekilde görüşü ile anlaşılmış. Halbuki metafizik felsefi anlamda, dünyanın ötesinde dışsal bir öte dünya fikri değil, bu dünyaya içkin, bu dünyayı mümkün kılan "fiziğin temeli"dir. Ötesi değil.

    AntwortenLöschen
    Antworten
    1. Fizigin temeli yine de fizigin disinda degil mi?
      Degerli yorumunuz icin tesekkürler.

      Löschen