Samstag, 15. März 2014

Cozum yolu bulmak uzerinr



Isyan etmenin hoşnutsuzluğun kaynağı olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Zoraki durumlarda kendini baskıya karşı çaresiz kalmış görenlerin verdiği tepki olduğu aşikardır. Ne kadar isyan anlaşılır hale gelmiş olsa da verdiği tepkiden dolayı pek doyurucu olduğu söylenemez. Isyan çaresizliğin kaynağı olduğu için çocukça verilen bir tepkidir, o çözüm değildir. Isyan ne istemediğini bilir ama ne istediğini ifade edecek durumda değildir. Isyan eden hatta ne için isyan ettiğinin de farkında değildir. Onu harekete geçiren şey sadece bir histir. Birşeyin yanlış gittiği bilinir ama ona isim vermekte zorluk çekilir.

Çözüm üretmek için ne yapmalı? Çözüm nasıl üretilir? Asıl sorun da burada yatıyor. Içimizdeki detektor birşeylerin doğru gitmediğini gösterdi, sadece göstermekle kalmadı zaten karmaşık olan iç dünyamızı daha da karmaşık hale getirdi. Çözüm üretebilmek için ilk tepkiyi vermeden önce içimizden gelen o ani tepkinin gücünü hafifletmemiz gerekiyor. Onu lanetleyerek değil, ona başka süslü isim vererek de hiç  değil. Verilen tepkinin doğal olduğunu kabul etmek bir nevi isyan etme dürtüsünün enerjisini kısmen kesecektir. Bunun yanında o tepki karşısında kayıtsız kalıp seyirci rolüne girmek de ise yarayacaktır. Ancak sakinlestigimizde daha mantıklı çözüm bulma şansımız doğacaktır.

Ilk verdiğimiz tepki tüm dikkatimizi ya savunmaya yöneltir, ya da kaçmak için adrenalinin yükselmesini sağlayarak tüm enerjinin el, kol ve bacaklara kaymasını sağlar. Beyin yeterince enerji alamadığı için sağlıklı düşünemez. Sağlıklı düşünmek için vücudun sakinleşmesi gerekir. Ancak o zaman savunma ve kaçma tepkisinden hariç başka davranış şekillerini de sergilemek mümkündür. Korku olduğu müddetçe çözüm üretilemez.

Nabız atışımiz normallestikten sonra durum analizi yapmak gerekir. Ne olduğunu anlamak için hangi etkenlerin o olayı tetikleyebilecegini araştırmakta istekli olmamız ve durumun üstesinden geleceğimize dair kendimize güvenimizin olması gerekir. Etkenleri sıraladıktan sonra aralarındaki bağı görmeye çalışmak lazımdır. Bağı anlamak için bizden önce deneyimlenmis teorilere veya ideolojilere başvurulur. Aynı olay ideolojik açıdan bakıldığı zaman değişik şekiller alır. Mesela bir kapitalistin bakış açısı ile bir komunistin bakış açısı arası birlesmeyecek kadar uzaktır. Ideolojiye sabit kaldıkça bunlar arasında anlaşma sağlamak imkansızdır. Onlar çözüm aramak yerine ideolojilerini destekleyici örnek bulma peşinde koşarlar, kendilerini tastikleyici örnek ararlar. Gerçek anlamda çözüm aramak istemezler.

Her problemin yeni olduğundan yola çıkarak o eski ideolojileri kırmak gerekir. Einstein, o problemleri doğuran düşünce ile aynı problemler çözülemez, demişti. Eski düşünce şeklini kırıp yeni çözümler üretmek olaya çözümcul yaklasmaktir. Her çözümün yeni problemler getireceği ve her problemin de yeni çözümler doğuracağı dinamik bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle yeni erişkinlerin getirdiği çözüm ile ebeveynlerinin getirdiği çözüm aynı olmayacaktır. Çocukları anne-babalarının öne sürdüğü çözümün getirdiği problemlerle meşgul olacaklardır.

Insandan ebedi çözüm beklenemez. O çorap söküğü gibi bir orayı yamalar, bir burayı. O ne tüm etkenlerin toplamını bilir, ne de getirdiği çözümün neye yol açacağını. Zamana ve mekana göre o elinden gelen en iyi şeyi yapacaktır. Kendisinin hata yapma payının olduğunu, herşeyi goremiyecegini, bu nedenle de diğer insanlarla görüş alışverişinde bulunması gerektiğini bilir. Görüş belirtirken kimin neyi getirdiği pek de önemli değildir, sürekli gerçek amacın ne olduğu gözden kaçırmamak gerekir. Aksi halde ortalik çözüm bulmak yerine egolarin verdiği savaş alanına verilecektir.

1 Kommentar:

  1. Ilk yazi "isyan"

    http://turanerdal.blogspot.de/2014/03/isyan-etmek-uzerine.html

    ile baslamisti. "Cözüm yolu" ikinci yazidir, ve ücüncüsü de "uygulamadir:":

    http://turanerdal.blogspot.de/2014/03/isyan-etmek-uzerine.html

    AntwortenLöschen