Mittwoch, 12. März 2014

Politika üzerine

Hiç birseyden haberi olmayana fırsat verilirse o herşeyi bildiğini zanneder. Politikadan anlamayan politikacı olur, hastalıktan anlamayan doktor kesilir başımıza. Politikanın laf salataligi yapıldığı, her ağzına alınan şeyin politika olduğu zannedilir. Burada gaye genelde üste çıkmaktır, karşıdakini en kısa yoldan tuş etmektir. Buna artık açık gözlülük mi desek, yoksa üçkağıtçılik mı desek, bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey var, bunun politika ile yakından uzaktan alakasinin olmadığıdır.

Politika belli bir amaca ulaşmak için cok taraflı çıkarların uzlaşmasını sağlamak için bir yöntemdir. Demokratik sistemlerde karşıt taraflar anlaşmak için müzakere ederler. Her tarafın kabul edebileceği durumda oybirliği sağlanır. Burada amaç illa ki kendi görüşünü karşı tarafa empoze etmek değildir. Tabii ki kendi çıkarı doğrultusunda hareket edecektir ama karsı tarafın rızası olmadan da bişey yapilamiyacagini bilir. Insan etkileme yöntemini iyi bilen burada avantajlı durumdadır. Olay sadece etkileme ile sınırlı kalmış olsaydı, bu fark edildiği zaman karşı taraf kandirildigi için öç alırdı. Bu yüzden gerçek amaç karşı tarafı ikna edip ulaşılmak istenilen hedefin benimsenmesini sağlamaktır. Işte o zaman işler zabote edilmeyecek ve daha iyi şekilde gerçekleşecektir.

 Despotik sistemlerde ikna etme yöntemi benimsenmez. Burada korku hakimdir, korkunun olduğu yerde de emir-itaat etme zinciri vardır. Yukardan aşağıya doğru emir verilir. Emir ne kadar saçma olsa da itaat etmekten başka çare görülmez, korkudan dolayı. Demokratik sistemlerde korkunun ecele faydası yoktur. Kendi fikrine ters düşen şeyler açıkça söylenir. Bu uygulama hızını biraz yavaslatir, ama diğer taraftan herhangi doğacak bir hasar en aza indirgenmiş olmakla kalmaz, herkes alınan kararın arkasında durur. "Biz aslında istemiyorduk" diyecek şansları yoktur. Onlar aldıkları karar arkasında sorumlulukta alırlar. Karar almak sorumluluk almaktir. Gönüllü kabul edenler bu nedenle aldıkları karardan sorumludurlar. Emre itaat edenlerde böyle birşey görülmez. Işlerin iyi gittiğinde kendilerini överler, gitmediği zamanda suçu emredene havale ederler.

Politika sorumluluk alma platformudur. Biz sadece politikacıların birşeyler söz verdiklerini ve genelde verilen sözün tutulmadigini algılıyoruz. Oysa uzlaşma ortak kararı getiriyor ve bunu da önceden kestirmek olanaksız olduğundan, verilen sözden hariç bir karar alındığında yalan söylendiği izlenimi doğuyor. Belki de politikacıların yalan söylediği imajı uzlaşma zorunluluğuna takılıyor.

"Politika yapıyorum" derken gerçekten bu sorumluluğu üstleniyor muyuz? Amaca ulaşma yöntemi geliştiriyor muyuz? Ikna etmek mi istiyoruz, yoksa emir-itaat etme yolumu mu seçiyoruz? Daha da önemlisi ne yapmak istediğimizi biliyor muyuz? Yoksa sadece birşeyler yapmak isteyenlerin mi peşinden koşuyoruz? Politika bunlara verilen cevaplarda yatar.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen