Montag, 3. März 2014

Tuketim uzerine



Tüketim üretmeden varlığı yok etmektir, çaba göstermeden bitirmektir. Amaç olmak değil sahip olmaktır. O olduğu şeyle yetinmez, o sahip olduğu şeyle gururlanir. Amacı sahip olmaktır ama asla büyümek değil. Büyümek kendi içinde buyumektir ve bunun evreleri vardır. Ilk önce mayalamak gerekir, mayalandiktan sonra uzun  kuluçka zamanı gelir. Bu zamanın ne kadar süreceği veya kabuğundan dışarı çıkabileceği bilinmez. Yumurta kabuğu kurulması için çaba gerekir. Civcivler yumurta kabuğunu kırmak için içten kagalarlar. Belli bir zamandan sonra yumurta kırılır ve civciv dışarı çıkar. Bu dogumdur. Her doğum sancılı geçer. Her doğum bir olmaktır. Tüketmek birçok evreleri atlar. Onda ne mayalama vardır, ne de kuluckaya yatma. O sadece yumurtanın kırık halini bilir ama o zamana gelişin yolunu asla bilmez. Oraya geliş onun için bir mucizedir. O sadece sonucu gördüğü için, onda çabayı.görmediği için, o sanır ki civcivin ortaya çıkması bir mucizedir. Nietzsche demişti galiba, bir ağacın büyümesini görmek zordur ama onun yikilmasi cok gürültü yaratır diye. Tüketen ışte fazla gürültü yapanı görür. Sessiz kendi başına geliseni göremez.

Eğer büyüme tüketim üzerine kurulmuş ise bu kısa vadeli olur. Tükettiğin şeyleri satın alamaz duruma geldiğin zaman artık borçlarını geri ödemek zorunda kalirsin ve odeneklerin kredi faizi seni pençesi içine alır. Gerçek büyüme eğitim seviyesini yükselterek olur. Ancak yüksek eğitim kendi içindeki büyümeyi uzun vadeli destekleyebilir. Öbür türlü siz sadece hizmet alırsınız ve hizmeti sunana sürekli bagimlisinizdir. Bireysel bagimsizlikta olduğu gibi, toplumsal bağımsızlığın özü de egitime, yani farkindaliga bağlıdır. Ne kadar bagimliliklar göz önüme gelirse, onlardan kurtulma yolu da o kadar kolay olur. Aksi takdirde tüketimi, yani gerçek bağımlılığı buyume zannedilir ki bu da kendini kandırmaktan başka bişey değildir.

Malı tüketmek gibi fikirleri de tüketmek mümkündür. Yukardaki açıklanan evreleri atlayıp en sondan baslanirsa yanlış bir gururlanma doğar. Işte bilinclenmenin en büyük düşmanlarından biridir bu, çünkü ulasamadigin şeyi ulaşmış gibi yaptırır sana. Yanlış şeylere biat edersin. Kibirlenir ve dünyayı keninin yarattığını zannedersin, oysa bunların hepsi kendi kendini kandırmaktan baska bişey değildir. Herşeyin kolayca elde edileceğini zannedersiniz, veya doğuştan beri seçkin bir yaratık olduğunu zannedersin. Özü irtibarı ile bu tutum tembelliğe davetiyedir, herşey kolay elde edilebileceğine dair bir sanridir. Gerçekten herşeyi kolay elde edebilirken onca zahmete, onca çabaya kim latlansin ki? Kolaydan herşeyi elde etme uckagitciligin da yolunu açıyor, çünkü tek değer sonuç odaklı ise, sonuca varmak için herşey mubahtir. Insan yeni birşey digurabilmesi için yenilgi de yaşaması gerekiyor, yaşamış olmasına rağmen kendine güvenip hatalarından biseyler öğrendikten sonra, ancak o zaman içindeki o büyüyen çocuğun değerini anlayacaktır. Birşey doğurmak mutluluğun doruk noktası değil midir? Işte hayata anlam katan da budur: kendi cabalarinla birseylere gebe olmak. Tüketen kişi tüm bu duygulardan mahrumdur, ne kadar biseyler elde etse de içi boştur. Onun için hayat anlamsızdır. Anlam kendi dogurmakla kazanilir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen