Montag, 16. Februar 2015

Olması gereken şeyler ve olan şeyler üzerine

Doktrin üzerine kurulu teoriler olan şeylerden yola çıkmazlar, onlar olan durumu teorilerine göre benzetmeye çalışırlar. Onların hayalinde olan ideal durum sürekli var olan durum ile kiyaslanır, arasında herhangi fark tespit edildiğinde var olan şey ideale uydurulmaya çalışılır, çünkü ideal her zaman aynı olması gereken değişmez bir durumdur.

Hegel'in söylediği gibi, eğer teori realite ile uyuşmaz ise, vay geldi realitenin haline. Teorinin öngördüğü birşey var olsa bile görmemezlikten gelinir veya herhangi bir cambazlık ile açıklanmaya çalışılır. Her halükarda teoriye toz kondurulmaz. Bu tür açıklamalarda açıklamanın realite ile uyuşup uyuşmadığı pek önemli değildir, amaç ne olursa olsun teoriyi kurtarmaktır. Teoriyi kurtarmak için yalan bile söylenir, önemli olan şey teorinin ayakta kalmasıdır. 

Bu tür doktrinler inanmanın ürünüdür, herhangi bilimsel yanı yoktur. Bilimsellik bir tutumdur, o sürekli kendini test etmek zorundadır. Bu nedenle de doktriner olamaz, öne sürdüğü teorinin ebedi olmadığını, geçici olduğunu bilir. O öne sürülen teorilerin test edilmesi, realite ile uyuşumlu olmasını ister, yani atıp tutar bir yanı yoktur onun.

Şimdi biri gelip, şöyle diyebilir: bilim de bir inançtır. Ama bunu söyleyen yanılıyor. Doktrin ile bilimin arasındaki fark, ilkinin inancı ebedi doğruyu söylendiğini zannetmesinde ve dolayısı ile o konuda tartışmanın anlamsız olduğudur. O açıklamaz, sadece:  bu böyledir, der. Bilim açıklayıcı ve ikna edici olmak zorundadır. Çünkü akıl ile kavranmayan birşey ikna edici olamaz. Ama ebedi doğruyu söylemediğini bildiği için de kısmen inanmak zorundadır, onun inancı daha iyi bir teorinin gelmesine kadardır. 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen