Mittwoch, 24. September 2014

Basit yaşayacaksın

Dikkat dağıtmak için çok şeyler var. Alışveriş, televizyon, başkasının derdi, kendi derdimiz, gündemler, çok hızlı geçen hareketli bir hayat... hepsi bizim dikkatimizi almak için kendi aralarında savaş veriyorlar. Bu nedenle göze batmak için herşey haddinden fazla abartılır. Televizyon ucuz değildir, ona "şok indirim" yapılmıştır. Normal olan göze batmaz. Reklamlarda sokakta göremeyeceğimiz fabrika ürünlerine benzeyen aktörler vardır. Onlar dikkat çekmek ve hatırlanmak içindir. Bizim dikkatimizi çalmak için yarış yaparlar. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler ancak para birimi ile ölçülebilir, satış yapabilmek dikkat çekmekle alakalıdır.

Bunca dikkatimiz için yarış yapanlar arasında biz ne yapıyoruz? Biz kendi dikkatimizin nerede olduğunun farkında mıyız? Yoksa başkaları tarafından yönetildiğimizi biliyor muyuz? Tekrar dikkatin efendisi olmamız için bazen kendi kendimize zaman ayırıp kalabalıktan kaçmalıyız, bu bir nevi oruç tutmaya benzer. İnsan ne kadar midesine belli bir süre istirahat tanıyor ise aynı istirahati zihnine de tanıması gerektiği kanısındayım. Zihnin istirahati, yavaşlatmakla olur. O kendi kendine kulak asabilmesi için yavaş hareket etmesi gerekiyor.

İnsan dış görüntülerden ırak kendi iç sesini duyabilmeli. Tüm o dikkatini kilitleyen şeyler onu kendinden uzaklaştırır, kendi iç sesinden uzaklaştırdığı  gibi kendi kendine de yabancılaşır. Tekrar bir bütün olabilmesi için sakinleşmesi ve kendi iç sesine kulak vermesi gerekir. İçten gelen ses gerçek özden gelir. Gerçek öz basittir. Ne kadar dış dünyanın dikkatimizi çekmek için oyunlar oynuyor ise, aynı oyunu kendi içimizdeki sesler de yapar. En gürültülü olanı dikkati çeker. Ama yine de bu bizim özümüz değildir. Onlar binlerce düşünce parçasının arasinda sadece bir tanesidir, hem de en fazla ses çıkaranı. Bu iç gürültüsünden de arınmak ve sakinleşmek gerekir. Basit bir hayat, fazla gürültüden arınmış bir hayat böyle sadeliği sağlayabilir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen