Montag, 15. September 2014

Sonuç odaklı düşünme

Diyelim ki iyi birşey yapmak istiyorsunuz, yapacağınız şey hem size hem de çevrenizin işine yarayacaktır, bu durumda yalan söylemek doğru mudur? Veya iyi birşey yapmak istiyorsunuz ama yaptığınız şey için de yaptığınız şeyden kar payı alabilir misiniz? Birşeyi göreviniz olduğu halde o seyi yaptığınız için mükafat almak mübah mıdır? Diyelim ki hiç sevmediğiniz bir düşmanınız var, düşmanınız var diye ona her türlü zarar vermek mübah mıdır? Bu sorulara evet yanıtı verebiliyorsanız, ahlak sorunu yaşıyorsunuz demektir.

Sonuç odaklı görüşlerde amaç hedefe ulaşmaktır, hedefe nasıl ulaşıldığı hiç kimseyi ilgilendirmez. Gerektiği zaman yalan söylersiniz, önünüze gelen herkesi saf dışı bırakırsınız, yeter ki amacımıza ulaşın. Bu bir sınavı geçmek için kopye çekmenin de mümkün olabileceği sonucunu ortaya çıkarır. Ben bu tür davranışlarda bir kaç tane sorun görüyorum. Haksız yere kazanç sağlamanın yanında alınan yolun izini yok etmekle yetinilmiyor, aynı zamanda ahlaksal sorun da yaşanmış olunuyor.

Kazanç haksız yere elde ediliyor, çünkü yalan söylemekle rakiplere karşı avantaj sağlanıyor ve onların hakkı yeniyor. Sonuca ulaşmak için hak yemenin, başkasının hakkına tecavüz etmenin mübah olduğu sonucu ortaya çıkıyor ki böyle bir mesajın verilmesi bir arada yaşamayı oldukça zorlaştıracaktır. Kazananın mükafatlandırıldığı kaybedenin ise herşeyi kaybettiği bir ortamda insancıl davranış beklenemez, gerektiğinde menfaatine karşı düştüğü için yarı yolda bırakmanın da bir sakıncası olmayacaktır. Verilen sözün hiç bir değeri olmadığı yerde güvence de ortadan kalkar, insanlar sadece güvendiği en yakın çevresi ile işbirliği yapar ki bu da rüşvetin doğma sebeplerinden bir tanesidir.

Yalan söylendiğinde yalan söyleyen kendi izini yok edecektir. Bu tutumun kültürel anlamda büyük sorunlar getireceği aşikardır. İznin takip edilemediği bir yerde o yerin tarihini de yok etmiş olursunuz. Tarih olduğu gibi değil de olması gerektiği gibi sergilenecektir. Belli bir amaca hitap eden tarih taraflı ve manipülatif bir tarih olacağı için taş üstüne taş konup da herhangi bir gelişme sağlanamaz. Gelişme ancak işe yaradığı sürece kaydedilir, işe yaramayan bir gelişme söz konusu olamaz.

Yalan söyleyerek kazanç sağlamanın ahlaksal boyutu da vardır. Herşeyi kullanmanın iyi olduğu mesajı verilmesi insanların metaya dönüşmesi anlamına da gelir. Herhangi bir eşyadan farksız olan bir varlığa o eşyaya takılan tavır gibi tutum sergilenmesi çok doğal hale gelir. Hastanelerde bile sergilenen tutum bir insana yapılması gereken tutumdan çok eşyaya sergilenen tavır gibi olacaktır. İnsan eşyaya dönüşmüştür artık. O halde değeri de bir eşyanın değerinden  farklı olamaz. Eğer karşısındaki düşmanı ise durum daha da vahim olacaktır. Tanımadığı insana eşya muamelesi yaptığını varsayacak olursak, düşmanına alabileceği tavır onu yok etmeye kadar gidebilecektir.

Sonuç elde etmek kadar o sonuca varıldığını bilmek de önemlidir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen