Samstag, 6. September 2014

Diktatör olmak yoruma hakim olmaktır

Herşeyi belirleme isteği sınırsız duyulan korkudan, herşeyin kendi iradesi dışında seyretme imkanı doğabileceğinden dolayı kaynaklanır. Herşeyin hesaplanabilir olması çoğu seyi güvenilir kılar ki bu da tesadüfe karşı alınan, korkuyu yenme amacli tedbirlerden sayılır. Herşeyin kontrol ve el altında olması rastlantıyı yok edeceği  gibi aynı zamanda güvenliği de sağlamış olur.
Bu gibi dünyada herşey belli, yerinde ve olması gerektiği gibidir. Tesadüflere yer verilmez. Belirsizlik özgüven sorunu yaratır, çünkü o olduğu zannettiği şeyin ayağının altından kaydığını fark eder. 

Herşeyi belirleme isteği ile oluşumun yerini güven almış olur. Oluşum önceden ne oluşacağını bilmediği, içinde kesin bir hedef belirgin olmayan tesadüfü de içinde barındıran bir olgudur. Oluşum tek başına gerçekleşmez, oluşan bilir ki onun kendi dışında diğer varlıklara da ihtiyacı vardır. O kendini diğerlerinden soyutlayamaz, soyutlayamadiğı için de olacağa kendini açık tutar, diğerleri ile işbirliği yapar. İşbirliği yapmak güçsüzlük ifadesi değildir, tam tersi bu aslında gücün göstergesidir. Oluşumun önceden ne olduğunu bilmeden iyi birşey olacağına güvenmek güç değildir de nedir pekala? İyi birşey yapacaklarına güvenerek başkasına tahammül etmek, kendini belirsiz bir duruma sokmak güç göstergesinin tam kendisidir.

Diktatörler korkudan olmalıdır ki herşeyi belirlemeyi yeğlerler. Onlar da güçlerini güvendikleri en yakın arkadaşlarından alırlar, zaten arkadaşlarını hesaplanır ve güvenilir insanlarla donatmışlardır. Onların güvencesi herşeyin düşüncesi gibi gerçekleştiği anlardır, düşüncesi haricinde cereyan eden olgular hemen yok edilir. Bu nedenle çevresi control edilir şekilde düzenlenmiştir. Tesadüfe işini bırakamaz.

Tesadüfü ortadan kaldırmak için onların sık sık kullandığı aletler vardır. Gelenek ve göreneklere uyma şartı getirilir ki herşeyin yeri yerinde ve hesaplanabilir olmasında payı olsun. Kendi isteği doğrultusunda, gelenek süsü altında uyrukların sevilerek yerine getirilmesi istenir. Buyrukları yerine getirenler güvenilir kişiler sayılır, getirmeyenler ise ya yok, ya da görünmez edilir. Güveni yerine getirememe korkusu artık hakimdir. Herşeyi belirleme isteği artık korku salan bir ejderha haline dönüşmüştür.

Teorik açıdan herşey ya belli bir "izm" altında sürdürülmeye çalışılır, ya da hazırda olan herhangi bir din altında. Teorik anlamda da herşeyin belirli olması tesadüfün ortadan kalkmış, herhangi doğacak belirsizliğin önü kesilmiş anlamına gelir. O artık sadece insan davranışını değil, aynı zamanda neyi nasıl yorumlaması gerektiğini de belirler hale gelmiştir. Okulda ne okutulması gerektiğini, medyada ne yayınlaması gerektiği artık kendi belirleyecektir. Kendi görüşü dışındakilere söz hakkı vermeyecektir. İnsan korkudan ya herşeyin iyi gittiğine inanacaktır, ya da ortak görüşün doğru olduğu süsü verecek, gerçek görüşünü sürekli saklı tutacaktır.

Herşeyin oluşumunu başka birine devretmek kendi hayatını değil de başkasının hayatını yaşamak anlamına gelir. İnsan artık kendi duygusuna şüphe ile yaklaşan, en azından kendi duygusunu kamuoyunda gizler duruma düşen, sürekli kontrol altında birşey yapmaktan korkar duruma düşen konumuna gelmiştir. O kendi hayatini başkasına devretmiştir.

Kendisi ile uyumlu yaşayan hayatının kendi yorumcusudur, kendi hayatının sanatçısıdır. Bir diktatörün yapabileceği en iyi şey yorumlamayı bile tüketim maddesi haline getirip nasıl yorumlanması gerektiğini kendisi belirlemesidir. Bu durumda bütün işleri kendi yaptığı imajı ile insanların en önemli yetisini ellerinden alıyor ve onları kendinden bağımlı kılıyor: hayatı yorumlama yetisi. Çok insan çok yorum üreteceği için bu diktatörler için tehlike kaynağı olabilir. Bu nedenle tek bir yorum vardır, o da kendisinin yaptığı yorum. Belirsizliği teşkil eden herşey ortadan kaldırılır, gülmek dahi belirsizliği simgeler ve onlar için en tehlikeli silah haline dönüşebilir. Nietzsche bu yüzden: gülmek öldürür, der. 


Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen