Montag, 22. September 2014

Saldırı ve kaçış pozisyonu

Hayatta kalma dürtüsü en belirgin dürtülerden bir tanesidir. Tehlike anında vücut düşünceyi saf dışı bırakarak kaçış pozisyonuna girer ve mideye giden kan akımını durdurur, bacaklara ve kollara kanı yönlendirir. Atalarımız için gerekli olan bir davranış büyük şehir yaşantısına uymayabiliyor. En küçük ani harekette tehlike çanlarının çalması toplumda sıkıntılara yol açabiliyor. Ne kadar yanı başımızda bir aslan ile karşılaşma şansımız sıfır olsa da diğer insanlara tutumumuz pek fazla değişmedi. Yabancı biri ile karşılaştığımızda onun dost mu düşman mı olduğunu konuşmasından anlamaya çalışırız, ona karşı savunma veya saldırma tutumu alırız.

Dünyayı dost ile düşman arasında paylaşan biri sürekli tetikte duracaktır, çevresini ona gelecek tehlikelere karşı korunmak için tarayacak ve hissettiği tehlikeye karsi anında mudafaya geçecektir. Savunmasını sadece anlık duyduğu tehlikeye karşı almaz, o geçmişte olan ve gelecekte olacak tehlikelere karşı da müdafaya geçer.

Dünyayı sadece bu pencereden gören için kalabalık şehir hayatı ona yaramayacak ve gitgide kendini diğer insanlardan soyutlayacaktır. Onca kalabalığın içinde yanlız yaşar durumda hayat sürdürecektir. Tekrar özgüven kazanıp, koruma altında diğer insanlara olan direncini yıktığı takdirde kendi kabuğundan çıkar duruma gelecektir ve normal bir hayat sürdürecektir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen