Samstag, 27. September 2014

Ölüm üzerine

Sokrates'e göre doğru felsefe yapmanın gayesi ölüme hazırlık yapmaktır, çünkü vücudun gereksinimi, isteği, korkusu ve yanılma payı vardır. Bundan dolayı onun için felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir. Gençliği kandırdığı gerekçesi ile ölüm cezasına çarptırılmasını da gayet sakin bir tavırla kabul etmiş, ona verilen zehiri büyük bir zevkle içmiştir. Ölüm onu fiziksel ve zihinsel bir bağımlılıktan kurtarmıştır, ölüm kurtarıcıdır. 

Erdemlik, ölmeden ölmeyi bilmek, tüm bağımlılıklardan kurtulmaktır. Bağımlılığın başka adı ise alışkanlıktır. Yıllarca aynı seyi tekrarlaya tekrarlaya görünmez hale gelir, taa ki zoraki bir kopma, ayrılma alışkanlığı göz önüne getirene kadar. İşte o anda insan ne kadar bağımlı olduğunu anlar.

Ölüm de böyle zoraki kopmadır. Ölen sevilmese bile, onunla yaşadığı sürece mücadele edilmiş olsa bile, onunla ne kadar karşıt fikre sahip olunsa bile, karşıt diye zannettiğimiz özellikler aslında bizi ona bağlayan özelliklerdir. Ölüm bu bağları her çıplaklığı ile şu üstüne çıkarır. Barajın fazla basınca dayanamaması gibi tüm damlar yıkılır ve gözler sularla dolar. Ölümle de bağımlılık gider ve insan hür olur.

"Öl ve ol" bir hür olma çabasıdır. Kişiliğin oluşmasında alışkanlıkların ölmesinin büyük bir payı vardır. Korku da hayat belirleyicidir, istekler de. Tüm bu bağımlılıkları yitirdiği zaman insan herşeyi olduğu gibi kavramaya bir adım daha atmıştır. İşte o zaman dünyayı kendi penceresinden, kendi dertlerinden ayrı görmeye başlar. Eğer Mevlana göz önüne gerilmiş bir "perdeden" bahsediyor ise, işte bu perdelerin inmesi durumunda herşeyin çıplaklığı ile görüleceği kanısındayım. Ölmeden ölmek bu olmalı. 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen