Samstag, 27. September 2014

Herşey iyilik için

Şöyle bir sahneye şahit olalım. Bir anne çocuğu ile soğuk ve yağmurlu havada dışarı çıkmayı istiyor. Anne havanın soğuk olduğunu bildiği için çocuğa kalın elbise giydirip hastalıktan korumak istiyor. Belki de kafasında çocuğu hastalıktan korumanın ötesinde başka düşünceler de olabilir, mesela çocugu hastalanması durumda doktora götürmesi çok zahmetli ve masraflı olduğu için anne önlemi önceden almak istiyor. Bu biraz da Nasrettin Hoca'nin testi hikayesine benziyor: Çocugu testiyi kırmadan dövmesi gibi.

Anne bu durumda ileriyi görebildiği için tedbiri önceden alıyor ve çocuğa kazak giydirmek istemesinin sonucu bu düşüncenin ürünü. Çocuğun aklı ise hava durumunda hiç değil. Onun kafasından da belki binbir türlü şeyler geçebiliyor. Mesela dışarı gittiğinde kiminle ve nasıl oynayacağına dair fikir yürütebiliyor olabilir. Eğer koşmak istiyor ise kalın kazağın ona engel olmasından korkuyor ve kazağı giymek istemiyor olabilir, belki de kazağın tüyleri derisine battığı için kazağı giymek istemiyor olabilir, veya kazağın rengi hoşuna gitmiyor da olabilir. Veya bambaşka düşüncesi de olabilir.

Burada annenin öngörülü davranışını çocuğun hiç tereddüt etmeden onaylayıp kazağı sorun yapmadan giymesini beklemek biraz hayal dışı olurdu. Annenin böyle birşey beklemesi çocuğun annesi ile empati kurma yetisinin tam gelişmiş olmasını beklemek anlamına gelir ki bu da çocuğun gelişme seviyesine ters düşer. Çocuk bu yaşta ondan beklenildiği şekilde empati kuramaz. O sadece kendi ihtiyaçlarını gidermek için olaya kendi penceresinden bakıyor olacak. Onun ihtiyacı o anki düşüncesidir, yapmak istediğidir.

Annesi çocuktan beklediği empatiyi kendi kuramadığı için tek bir düşüncede takılıp kalıyor: çocuğa nasıl iyilik yaparım?  Çocuğun gerçek düşüncesi sorulmadığı takdirde anne kendi isteğini çocuğa diretiyor olacak. Çocuk da kendi isteğinin göz ardı edildiğini hissedecek ve anneye karşı gelecektir. Bundan sonra olay güç gösterisine dönüşür. Anne ve çocuk inatlaşır, artık kim güçlü gelir ise, veya erken pes eder ise o kaybeder.

Çocuk kendi düşüncesini ifade etmekte zorluk çektiği için onun kendini ifade etme şekli reaksiyon göstermektir. Anne bunu inat olarak değerlendirecektir ve dediğinin ısrarla yapılmasını isteyecektir. Önceleri iyilik yapmak isteyen annenin çabası artık güç gösterisine dönüşür olacak ve olay yaydan çıkacaktır. 

Çocuğun kendi düşüncesinin sorulmaması ona kendi başına karar veremeyeceği düşüncesini aşılar. Bu tarzda yetişen çocuk isteklerini sürekli arka planda tutması gerektiğini, ondan daha iyi bilenlere itaat etmesi gerektiği mesajını alır. Kendi düşüncesine güvenmemek gerektiğini, kendi başına deneyim yapmaması gerektiği mesajı alır. Oysa anne çocuğun isteklerine saygı göstermiş olsaydı, çocuğa deneyim yapma şansı bıraksaydı ve istediği kıyafeti giydirseydi, ama yine de her ihtimale karşı kazağı yanına almış olsaydı, sorun büyümeden çözülecekti. 

Sorunun büyümesi bir tarafa çocuğa verilen başka bir mesaj ise sorun çözme mekanizmasının dialog ortamında sağlanamayacağıdır: çözümü güçlü belirler. Çocuk ister istemez ikilem içerisindedir, annesinin istediğini yerine getirdiğinde kendine ihanet etmiş olur, kendi düşüncesinde ısrar ettiğinde annesine ihanet etmiş olur. Çocuk ne yaparsa yapsın suçlu duruma düşer, bütün olay annenin iyilik yapmasından kaynaklanır.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen