Sonntag, 25. Januar 2015

Anlaşma üzerine

O kadar çeşitli ve birbirine zıt teoriler olmasına rağmen anlaşma yine de mümkün mü?  Veya hangi teorinin doğru olduğunu ayırt etmek mümkün mü? Sonuçta insanlar beraber yaşamak zorunda oldukça birbirleri ile herhangi şekilde anlaşmak zorundadır.

Şimdiye kadar dünyayı betimlemek için kültürel oluşmuş çok teoriler vardır. Bu teorilerden çoğu dünyayı en iyi şekilde betimlediğini vaad eder. Kendi kültürü içinde tek bir teori üzerinde uzlaşmayı sağlamak o kültür içinde anlaşmayı daha da kolaylaştırabilir, en azından prensip olarak belli değerler konusunda anlaşma sağlanır. Bu da ortak hareket etmeyi hızlandırır.

Kendi içinde bile tek bir teoriyi kabul eden kültürler anlaşmaktan ve karşı tarafı dinlemekten çok uzaktır. Kabul gören kurallar yasa haline geleceği için kabul gören teoriden başka teori kabul edilmez. Kendi içinde bile sorun yaşayan tek görüşlü teori başka kültürlerle karşılaştığı zaman nasıl ortak görüşte anlaşabilir? Nasıl birbirleri ile beraber yaşayabilirler ki? 

Tek bir teorinin doğru olduğunu kabul etmek ne kadar yanlış ise, her teorinin kendi içinde doğru olduğunu kabul etmek de o kadar yanlıştır. Her teorinin doğru olduğunu kabul etmekle mesela Hitler rejiminin de kendi içinde doğru olduğunu ve katlanılması gerektiğini söylemek aynıdır. O zaman bazı teorilerin diğer teorilerden daha iyi olduğunu söylemek mümkün müdür? Mümkün ise bunu neye dayanarak söylemek mümkündür? Mümkün değil ise herkesin anlaşabileceği en asgari ortak değerler paketi var mıdır?

En uç ücralarda yer alan teorilerden hariç herhangi bir teoriyi diğerine yeğlemek pek mümkün gözükmüyor. Bu teoriler kültür adı altında belli alışkanlığı da beraberinde getirdiği için o teoriyi karalamakla sadece bir fikir karalanmış olunmuyor, o teoriyi temsil eden şahıslar da karalanmış oluyor, bu da kabul edilemez bir durumdur. Ne kadar doğru bir yaşam şeklinin nasıl olduğu söylenemese bile, çok çeşitli yaşam denemesine tahammül edilmesi gerekir. Herhangi şekilde realite dışında bir yaşam şekli zaten fazla yaşam sürdüremeyecek ve ortadan kaybolacaktır. Ona dışardan müdahale etmeye gerek kalmaz.

Ne kadar ortak değerler üzerinde anlaşmak zor olsada yine de herkes tarafından kabul edilmesi gereken ilkeler olmalıdır. Bu ilkelerden biri, sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de başkasına öyle davranmalısındır. Başka ortak bir değer ise adil olmak üzerine kurulmalıdır, adil olmayan değer üzerine kurulan bir sistem anlaşma üzerine inşaa edilmiş sayılmaz, o olsa olsa ezmek üzerine kurulu sistemdir. Bir efendinin kölesi ile aynı seviyede ve anlaşma üzerine kurulu ilişki yürütmesi söylenemez. Göz göze anlaşma sağlayabilmek için kendin için kabul edeceğin değerlerin karşı taraf için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. Karşındakini insan saymayan biri zaten her anlaşma isteğinden mahrumdur.

Anlaşma sağlamak isteyenler kendini unutmalıdır, hem kendini hem de kendi teorisini. Sürekli kendi isteği ve kendisine fayda sağlayan şeyleri önplanda tutanlarda pek anlaşma sağlanması mümkün olmaz. Her egoyu tatmin eden şeyin önplanda çıkartıldığı yerde fikir birliği sağlamak imkansız olur. Anlaşma sağlayabilmek için kendi dışındaki hedefin farkına varmak ve onu gerçekleştirmek için çözüm önermek gerekir. Bu çözümler belli teoriye dayandığı için seçilmemeli, mantıklı olduğu için seçilmelidir, ortak zekaya hitap ettiği için seçilmelidir.

Kendi kuralını unutup anlaşmanın konuşma ile sağlanacağına inanmak biraz da yeni şeylere açık olmak ile alakalıdır. Değişime açık olmayan iletişimin getirdiği belirsizliğe dayanmakta zorluk çeker. Her iletişim belli bir belirsizliği içinde barındırır, çünkü iletişimin sonucu önceden belli değildir. Sonuç konuşma ile şekillenir, yeniden oluşur. Her konuşma kendi bildiği sınırları aşmak ve belirsizlik mecerasına katılmak ile başlar. Bu aynı okyanusa yelken açmaya benzer.

Konuşmaya dayalı yöntem mütevazi olmakla alakalıdır. Kesin doğrunun olmadığı, doğrunun konuşma esnasında anlaşmaya dayalı olduğunu kabul etmek mütevazilik ile alakalıdır. Mütevazilik kendi sınırının darlığını kabul eder ve karşı tarafı da hoş görür. Bu hoşgörü "savaşsız" karşı tarafın görüşünü kabul etmek anlamına gelmemelidir. Bu hoşgörü sadece ve sadece karşı tarafın da kendisi gibi görüş belirtme hakkına sahip olduğunu belirtmek içindir. Sonuçta yine ikna yöntemi ile ortak akıl sağlanmaya çalışılacaktır. Ama hiç bir şekilde fikir karşı tarafa empoze edilemez.

Anlaşma sağlamak demokratik sistemin bel kemiğidir. Ancak ve ancak aktif fertlerin rol alması ile gerçekleşir. İnandığı değerlerin gerçekleşmesi için çalışan fertlerden oluştuğu takdirde böyle bir topluluk ayakta durabilir. Aktif rol almanın yanında tutarlı ve güvenilir fertlerin de olması şarttır. Kendi menfaati için yalan söyleyen ve dolandırıcılık ile uğraşan kişiler gerçek anlamda anlaşma sağlamak için çalışmazlar, fayda görebildikleri kadar anlaşıyormuş gibi davranırlar, zarar gördükleri andan itibaren anlaşmayı bozarlar.

Bireyler üzerine söylenen anlaşma sorunları ülkeler arası da geçerlidir, sadece bireyi bir ülke ile değiştirmek yeterlidir. 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen