Sonntag, 5. Oktober 2014

Bütünü gözden kaçırmamak

Tartışırken argümanların birbirine uyumlu olması gerekir. Kurgulayan argümanların uyumlu, dinleyen ise bu bağlantıyı anlamaya çalışması gerekir. Bu nedenle konuşmacıya çok büyük görev düşer. Konuşmacı kurguladığı senaryonun sadece birbirine uyumlu olmasına dikkat etmekle kalmaz, o aynı zamanda kurguladığı senaryonun karşı tarafta ne gibi etki yapabileceğini de iyi tahmin etmek zorundadır. İyi bir düşünce kötü kurgulandığı zaman hiç bir ise yaramaz. O halde, o dinleyici tüm dikkatini kendine odaklamamalıdır.

Konuşmacı kadar dinleyicinin de görevi çok büyüktür. Dinleyici konuşana kendini verip kendi derdinden sıyrılıp, sadece konuşanla bir olmak zorundadır. O konuşmacı ile empati kurup onun hayatına dalmaya hazır bulunmalıdır. Hazır olduktan sonra sunulan argümanların anlaşılır olup olmadığı, içinde tutarlı olup olmadığı irdelenir. Başta sunulan argüman ile diğerlerinin arasındaki uyum tartılır, argümanlar arasında uyum olmadığı takdirde konunun açıklağa kavuşması için konuyu ilerletici sorular sorulur. Sorulara rağmen sunulan argümantta noksan birşeyler kalmış ise noksan şeyler ilave edilir. Bu tarz tartışmada amaç hem konuşmacının hem de dinleyicinin birşeyler öğrenmeye açık olması gerekir. 

Yeni argümanlara açık olmayan biri, sunulan argümanın içinden kendi görüşünü destekleyici şeyleri cımbızla seçecek ve karşı savunmaya geçecektir. Diğer, tartışmayı önleyen sorun ise baştan konuşulanları unutup, her yeni söylenen argümanı birbirinden bağımsız, sanki yepyeni argümanmış gibi algılamaktır. Bu durumda bütünü göremeyip yan sahnelerde çarpışma sürdürülür.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen