Samstag, 18. Oktober 2014

Şikayet etmeyi bırakın

Şikayet etmek için çok neden vardır, insan başı ağrıyınca başının ağrımasını,  hasta olunca hastalığını, hükümet politikası hoşuna gitmediği zaman politikayı şikayet eder durur. Başının ağrımasını şikayet eden gerçek ağrıya neden olan sebebi bilmediği için hiç bir şey değiştiremez, yakınmaktan hariç. Baş ağrısının çoklu nedeni olabilir, ama yine de farkındalı olan biri ağrıya neden olan olguları bulacak ve bir daha olmaması için tedbirler alacaktır. En azından baş ağrısını yenmek için çeşitli yöntemler deneyecek ve sınama ve yanılma yöntemi ile sorunu çözecektir, çözemese bile uğraşısı onu bir adım daha ileri götürecektir.

Fatalist biri zaten herşeyin ilahi güçten geldiği gerekçesi ile herşeyi oluruna bırakacak ve sağlığına dikkat etmeyecektir. Spor yapmadığı için beli ağrıyacak, sindirebildiğinden fazla enerji depoladığı için de  şişmanlayacaktır. Kalp krizi riski artmış, şeker hastalığına belki de yakalanmış, orası burası ağrıyan biri durumuna düştüğü için de halinden şikayet eder olacaktır. Rahatsızlığının hareketsizlik olduğunu fark etmiş olsaydı şikayet etmesine de bir neden kalmazdı.

Politikacıların hiç bir işe yaramadığı, gereksiz yere para kazandıkları fikri yaygındır. Durum tespiti doğru olmasına rağmen şikayet etmenin bir anlamı var mı? Onları oraya getiren kim ki şikayet ediliyor? Oraya gelenler seçim ile gelmediler mi? Çoğunluğun seçimi ile oraya gelmelerine rağmen oldukları gibi davranışlarından neden şikayet edilir ki? Politikacının rüşvet yediğini öne sürerek haklı çıkmak için kendi yediği ve verdiği rüşveti görmemezlikten gelmek ne kadar tutarlı bir davranış olur? Doktorda sıra beklememek için dostunu aracı sokan, kendisinin de rüşvet verdiğini görmemezlikten gelen biri, başkası aynı şeyi yaptığında neden şikayet eder? Görülüyor ki rüşvetin göze batmaması onun genel kültürel bir parçaya dönüştüğü anlamına gelir. Çoğunluğun böyle davrandığı bir ortamda, çoğunluğun kabul gördüğü bir davranıştan dolayı neden başkası suçlanır?

Kendi yaptığı şeyi görmeyip de başkasının suçunun üstüne gitmek sadece günah keçisi aramaya yarar. Diyelim ki suçlu suç üstünde yakalandı ve cezalandırıldı, sorun çözülecek mi? Hiç zannetmiyorum. Suçlunun cezalandırılması o kişiyi sadece kısa süreliğine iyi hissettirecektir,  ama sorunun kaynağı çözülmediği için aynı davranışlar devam edecektir.

Sorun nasıl çözülür? Sorun, rahatsız eden olguların incelenmesinden sonra çözüm önerilir. Eğer alışılagelmiş davranışlar sorun yaratıyor ise alternatif davranış şekli denenir ve uygulanır. Belki önerilen yeni davranış şekli de beklenilen iyi sonuç getirmeyecektir ama yine de nasıl olmayacağı konusunda bir adım ilerlemiş olunur. İşte böyle özveri ile elde edilen sonuçlar değerlidir, hayatı değerlendirir. Şikayet eden pasif kaldığı için çözümü sürekli başkalarından bekler, çözüm önüne sunulsa bile onun gerçek çözüm olduğunu fark etmez. Ancak kendi yerine başkası işi halledip önüne sunduğu zaman keyfi yerine gelir. Bu servisi yerine getirenin ne kadar akıllı olduğunu över. Aslında o överek kendini över, çünkü akıllıyı desteklemekle ne kadar öngörülü olduğuna işaret etmek ister.

Ona buna bakmadan insan ilk önce kendini düzeltmelidir. Bulunduğu toplumdan aykırı davransa bile, gülünç duruma düşse bile, dışlanmış olsa bile doğru bildiği şeyi uygulayıp kendi düşüncesi ile tutarlı olmalıdır. Başkasını suçlarken aynı suçladığı şeyleri kendi yapması durumunda o tutarsız davranmış olur. Tutarlı davranmanın iyi olduğunu ondan görenler çoğaldıkça tüm toplum o özlenen alternatif yöntemi benimsemiş olacaktır.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen