Donnerstag, 2. Oktober 2014

Birşey bilmenin imkansız oluşu

"Ben biliyorum" ile dünya sabitlenmiş, en son nokta konulmuş oluyor. Oysa herşey akıyor, hiç birşey olduğu gibi yerinde durmuyor. Bu düşünceler Heraklit tarafından ilk defa ortaya atılmış, termodinamiğin ikinci yasası tarafından da tastiklenmiştir. Termodinamiğin ikinci yasasına göre herşey ısı ölümüne doğru ilerler. O halde sabit birşey yoktur. Düzen sürekli düzensizliğe doğru ilerler. İnsan masanın üstünü ne kadar düzenlese bile masa eski dağınık halini çok çabuk şekilde alacaktır.

Herşeyin akıcı olduğu bir dünyada kendi fikirlerimizin sabit kalacağını zannetmek aldatmacadan başka bişey olamaz. Ne kadar fikrimizin sabit kaldığını zannetsek de zaman içerisinde hiç farkına varmadan evrimleştiğini göreceğiz. Nörobilimciler bile hatırlamanın pasif olmadığını, yani kayıt edilen şeylerin kayıt edildiği gibi hatırlanmadığını, hatırlarken bile değişim meydana geldiğini değişik deneylerle göstermişlerdir. O halde bildik zannettiğimiz şeylerin nasıl aynı kaldığını zannederiz ki?

Hiç birşeyi bilmemek herşeyin doğru olacağı anlamına da gelmez. Doğrudan bahsederken, biz "kesin" doğrudan bahsediyoruz. Biz birşeyin yanlış olduğunu anlarız ama o şeyin kesin doğru olduğunu anlayamayız. Anlayamayışımızın nedenlerinden bir tanesi tüm bilgilere sahip olmadığımız ve sistem içinde bulunmamızdan kaynaklanır. Sistem içinde sistemin tümü hakkında fikre sahip olamayız, bu nedenle elde ettiğimiz bilgiler parça bilgi olacaktır.

Bilginin kısıtlı olması herşeyin yanlış olacağı, hiçbir seyin doğru olamayacağı anlamına da gelmez. Sezgi ile olsun, mantık ile olsun, çoğu bilgileri yanlışlamak mümkündür. Bazı matematikciler buldukları yeni formülün doğru olup olmadığını kanıtlamadan önce bile onun doğru olduğunu hissedebildiklerini söylerler. Formüllerin belli bir güzelliğe sahip olduğunu daha önceden anladıklarını söylerler. Tezlerin test edilebilir olması da başka bilgi ayıklama yöntemidir.

Eleştirel bilincin geliştirilmesi batıl inançlara ve yersiz varsayımlara karşı en iyi silahtır. İnsan ilk duyduğu şeye inanıyor ve onu hiç sorgusuz sualsiz doğru olarak kabul ediyor ise, o her söylenene inanan çocuk bilincinden ileri gitmemiştir. Soru sorma yetisini geliştirmek ve iyi soruları sorabilmek kendi ufkunu aşabilmekle alakalıdır. Bu doğrultuda deneyim çoğaldıkça insan doğruyu eğriden daha kolay ayırt eder hale gelecektir.

Yukarda betimlenmek istenilen şeylerin çoğu kanmamak içindir. Onlar iyi karar vermek için oluşturulan filtrelerdir. Onlar yeni birşey keşfetmeye yeterli değildir, yeni keşfedilmiş şeyleri irdelemek içindir. Yeni keşfedilmiş şeylerin değerli olup olmadığını ölçmeye yarar. Her yeni bulunan şey değerli değildir, onun değerini anlamak için de belli araç ve gereçlere ihtiyaç vardır.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen