Donnerstag, 16. Oktober 2014

Güvence üzerine

Ahlaki değerler filtre görevini görür. Çok küçük yaştan beri sorgulamadan edinilen bu değerler her zaman patlamaya hazır yanar dağ gibi ortaya çıkma zamanını bekler. Çoğu zaman bu değerlerin varlığından bile haberdar değiliz ama zamanı geldiği zaman kendini gösterecektir o.  Hiç ummadık bir anda, hiç beklenmedik bir anda o kendini gösterecektir. 

Belli sınırlar, katı değerler içerisinde yetişen bir genç karşıt cinsteki biri ile ilk defa beraber olduğu zaman o küçük yaşta edindiği değer yargılar ortaya çıkacak ve ilişkisini belirleyecektir. Karşıt cins üzerine o kültürde ne kadar streotip var ise karşı taraf öyle değerlendirilecektir. Bu kategorilerden en belirgin olanı namus ve beraberinde gelen güvencedir. Bu filtreler doğrultusunda karşı tarafı olduğu gibi görmeyecek, onu namus üzerinden değerlendirip, güvenilir olup olmadığına göre yargıya varacaktır. Sadece bununla kalmayıp çevresinde ne gibi bir intibar yarattığı da ilişkinin derinleşmesini etkileyecektir.

Genç bir erkeğin düşündüğü en başta gelen konu, içinde bulunduğu kültürün de etkisi ile namus konusudur. Erkeğin namusu kadının bacakları arasında görülür. Böyle değer yargıları içselleştirmiş biri için karşıt cinse yaklaşmak isteyen biri onun namuslu olduğuna dair güvenmesi gerekiyor. Karşı tarafın her kelimesi, her davranışı belki de o güne kadar fark etmeyip de içselleştirdiği, yukarda sayılan değerlerle süzülüp bicilecektir. Potansiyel partner aniden ortaya çıkan o değerler ölçüsünde gözetlenecektir, belki de o güne kadar varlığının bile farkında olmadığı o değerler yeşermekte olan ilişkinin gidiş hattını belirleyecektir. Değerlere uymayan en küçük hareket tepki yaratacak, acı çektirecektir. O en küçük sinyallere artık hassaslaşmıştır.

Kendisini görmediği için de herşeyin karşı taraftan kaynaklandığını, kendisinin ise doğru olduğunu, çünkü o olması gereken gibi davrandığını zannedecektir. O zamana kadar sorgulamadan edindiği o değerlerin doğru, dolayısı ile o değerlere uymayan davranışların ise yanlış olduğunu varsayacak, beraber olmak istediği partneri gözetim altında tutacak ve dikkatini o değer yargılara odaklayacaktır. Ne kadar odaklanırsa o kadar da görmek istediği şeylerin tastiklenmiş, yargısının yerinde olduğunu kanıtlanmış olduğunu  görecektir. O bir defa daha insanların güvensiz olduğunu, kolaylıkla aynı deneyimi bir daha yapmayacağını anlamıştır. O başkasına güvenmemek ile kendi güvencesini de yavaş yavaş kaybedecektir.

İnsanı bu denli derinden etkileyici değerlerin çocuğa aşılanmasında biraz daha dikkatli olunması gerekir. Aksi takdirde ilerlemiş yaşlarda bu değerlerin farkına varılması bir hayli zor olacaktır, daha da zoru o değerleri değiştirmek olacaktır. Bir defa sınırlanmış değerleri yıkmak oldukça çok enerji isteyecektir. Güvence, sabitleşmiş değerler yerine ancak deneyimden türediği takdirde gelişebilir. Deneyime bağlı değerler insanı spekülasyon yapmaya, yaptığı spekülasyonu da sınamaya teşvik eder. Tespitlerin ne kadar doğru olduğunu gören kendine daha da fazla güvenecek, güvendikçe de spekülasyon yapmayı öğrenecektir. Bu anlamda bilim adamı tavrı ile hayatını şekillendirecektir.

Sınama ve yanılma yöntemi ile karşı tarafı biraz daha yakından tanıma şansı bulacak, önyargısız bu buluşma gerçekleşecektir. İlişki iki kişi arasında gelişecek, arasında onları ayıracak herhangi bir perde olmayacaktır. Onlar yavaş yavaş tanışacak, doğruyu eğriyi kendileri belirleyecektir. Onlar onlardan beklenen herhangi bir resme uymak yerine kendi imkanlarını ve sınırlarını kendileri keşfedeceklerdir. Ancak o zaman karşı tarafı insan olarak ve saygı duyulması gereken bir varlık olarak görecektir. Saygı göstermediği zaman, içselleştirdiği resim hala hayat sürdürdüğü zaman, o olması gerekeni görecektir, olanı değil.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen