Freitag, 13. Dezember 2013

Aramak lazim

Aramak lazim, aramak. Aramanin da bir yasi vardir. Kücük ve genc yaslada aranilan seyin nafile oldugunu ögrenenler bir daha aramazlar. Onlar bulduklarini zannettikleri gibi meraki da kaybederler. Daha kücük yasta hic birseyi deneyimlemeden bulduklarini zannedenler herseyi bildiklerini zannederler. Ne kibirli bir tavir. Daha hic bir tasin altini kaldirmadan, daha hic hata yapip yenilginin verdigi büküklügü yasamadan, daha kendi basina hic bir teori olusturmadan ezberledigi seylerle yetinip herseyi bildigini zanneden kibirli yaratiklar, siz kendi kendinizi kandiriyorsunuz.

Aslinda suc sizde degil, sizi bu duruma sokanlarda. Cünkü size herseyin ortada oldugunu sizin sadece önünüze verileni ezberlemeniz gerektigini söyleyenler var. Onlar kendileri kandirildiklari gibi simdi de kendilerinden sonra gelenleri kandiriyorlar. Hem de hersey iyilik icin. Deneyimlemenin ne anlami var, diyorlar? Hersey kitablarinda aciklanmis, diyorlar. Iste insan zihnini körelten, meraki ortadan kaldiran, önüne ne konulursa onu tüketen bir zihniyet. Onlar kendilerine hizmetci yetistiriyorlar. Onlar asla hic birseyi sorgulamayan, önüne konulani tüketen bir nesil yetistiriyorlar.

Iyilik yaptiklarini zannediyorlar. Onlar yaslarindan büyük konusan cocuk yetistiriyorlar konustugunun tam ne anlama geledigini kavrayamamis cocuklar. Cocukluklari ellerinden alinmis iyiyi kötüyü ayirt edemeyen, iyiligin onlara baskalari tarafindan belirlenmis baskalarina itaat eden bir nesil yetistiriyorlar. Bunlari da "saygi" altinda pazarliyorlar. Konustuklari gibi davranmayan, tutarsiz bir nesil yetistiryorlar. Herseyi iyi bilen ama bildiklerini özdeslestirememis bir nesil. Kisacasi tutarsiz bir nesil yetisiyor. Sözde ne yapilmasini biliyorlar ama firsat bulduklari zaman da teorik olarak bildikleri seyleri yapmaktan da kacinmiyorlar.

Anlamak zaman alir. Birseyi deneyimlemek zaman alir. Bir de onu icimize sindirmek istiyorsak daha fazla zaman alir. En iyi ögrenme sekli farkindalikla baslar. Gözlenilen seyi bildiklerimizle baglamaya calismaliyiz. Onun bir sonraki hamlesini kestirebilmek icin kücük de olsa bir teori gelistirmeliyiz. Eger sokakta karsidan karsiya gecmek istiyorsak ve karsidan araba geliyorsa durmamamiz halinde arabanin altinda kalacagimizi destekleyen bir teori olusturmamiz gerekiyor. Bunu deneyimlemek cok basittir. Böyle bir teori bilimsel teorinin baslangicidir: var olandan yola cikip gelecege tahminde bulunmak.

Yukarda ilk acikladigim yöntem ile ikinci yöntem arasinda büyük bir fark vardir. Ikinci yöntem deneme ve yanilma ilkesine aittir. Simdiye kadar ögrendiklerimizi sorgulayip cürük yerlerini atip daha saglam kuram gelistirerek hem kendi kendimize güveni arttirir hem de gercek bilginin nasil elde edildigini birinci elden ögrenmis oluruz. Bu yöntem sürekli yanilgiyi da icinde barindirdigi icin daha mütavazi bir yöntemdir. Insanlarin daha alcak gönüllü olmasini saglar. Kesin birseyin bilinmedigini daha kücük yaslarda ögrenir ve bilgie karsi tutumu degisir. O biat etmez, o kuskulu tavri ile sürekli sorgular, hem kendi bildigini hem de bilinmis zannedilen seyleri.

Hic birseyi kesinlikle bilemeyiz ama yillarca uyguladigimiz deneme ve yanilma yöntemi ile icimizde neyin dogru neyin yanlis oldugu konusunda bir "bilgi havuzu" olusur. Bu havuza bilincli ulasamayiz belki ama o bize isik tutmada yardimci olur. Iste böyle birinin yillandikca degeri artar. Onun herseyi bilmesine gerek yoktur ama deneyiminden ötürü önsezgisi cok gelismistir. O artik kamil insandir. Onun sözü ve davranisi artik birdir. Bu da deneyimlemeden olamaz. Aramaya gerek yoktur artik.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen