Freitag, 13. Dezember 2013

Soru sorma sanati


Soru sorma sanati bilgi edinme acisindan cok önemlidir. Soru sorarken de edinilmek istenilen bilgileri ayirt edebilmek gerekiyor. Bilgiler neye göre ayrilir?

1) Bilinen bilgiler.
2) Bilinebilecek bilgiler.
3) Bilinmeyen bilgiler.
4) Bildigimiz zannettigimiz bilgiler.
5) Tahmin ettigimiz ama hic cözülemeyecek bilgiler.

Bilinen bilgilerin ele aldigimizda onlar tüm bilgi kümesinde sadece kücük bir parcayi olustururlar. Bizler sadece bilgi diye zannettigimiz kirintilarla kusatilmis sayilmayiz, ayni zamanda bilinmeyen ve hic bilinemeyecek bilgiler tarafindan da kusaltilmisiz. Biliniyor diye büyük yanilgiya bizi kullandigimiz dil düsürüyor. Her ismi olan seylerin bilgi oldugunu zannedip, kökeninin nereden geldigini bilmeden onlari sorgusuz suvalsiz kabul ediyoruz. Bu da bizde "belgelik" hissi uyandiriyor.

Bilinen ve bilindigini zannettigimiz seyler aslinda basitlestirmedir. Birbirimiz ile kolaylikla ilesim kurabilmek icin isimlendirdigimiz olgulardir. Ismi olan olgularin sürekli ayni kaldigi kanisindayiz. Yanilgilardan biri bugünkü var zannettigimiz seyleri gelecege dogru ektrapol etmemizdir: Bugün böyle olan sey her zaman böyle olur.
Matematikte bu yönteme induktion da denir.

Herhangi bir yasa induksiyon yöntemi ile kanitlanmasi baslangicta bir varsayimda bulunarak oluyor. Bu varsayimi sonuza kadar gercerli oldugunu kanitladigimizda kanitlamak istedigimiz sey de kanitlanmis oluyor.

Extrapole edilecek degerlerin sürekli varsayimda oldugu gibi kalmasi basitlestirmelerden bir tanesidir. Herhangi kücük bir degisimin büyük sebeplere yol actigi kaos teorisinde "kelebek etkisi" olarak da gösterilmistir. Kelebek etkisi bize gelecegi tahmin etmekte sinir koyuyor. Ne kadar ugrassak da kücük oynamalar gelecekte büyük etkenlere yol acabiliyor.

Bilinebilecek bilgiler ise su anda bilmedigimiz ama varligini tahmin ettigimiz seylerdir. Bugün olmasa da herhangi bir gün isiga kavusacaktir.

Bilmeden bildigimiz zannettigimiz bilgiler bilgiler kümesinin icinde en büyük olanidir. Bu bilgiler insanlari diger varliklardan büyük görmeye yarar. Kendi kendini kandirma bu türlü bilgilerle gerceklesir ama o sahis bu oyunun farkinda degildir.

Bilinmeyen bilgilerden zaten haberimiz yoktur. Hacminin ne kadar büyük oldugunu da tahmin etmek mümkün degildir.

Bilinmeyenin bilinenlerden katlarca büyük olmasi bilinmeyenlere karsi daha hassas yaklasilmasi gerekiyor. Merak ve soru sorma sanati ile insan hem kendinin hem de diger insanlarin sinirlarini tespit edebilir. Burada amac gercekten bilmek olmalidir. O zaman insan kendi sinirlarini oynatma sansi yakalayabiliyor.

Kendi sinirlarini bilmeyen, yani bildigimiz zannettigimiz bilgilerin tuzagina düsmüs olanlar zannettikleri bilgi ile bilgi yarisina girmeye calisirlar. Onlar soru sorarken bile bilmek icin sormazlar, onlar sadece ve sadece kendi bilgilerinin üstünlügünü göstermek icin sonucunu bildikleri soru yöneltirler. Kendilerinin tastiklenmesi onlara haz verir, kendisinin bir adim ilerde oldugunu göstermek ona haz verir.

Bilmek isteyen kiyaslamaktan uzak durur. Kiyaslamak kendi kendini kandirmaktir, gercek merakli biri kiyaslamakdan uzak durur. O kendi sinirlarini bildigi icin, o sinirlari oynatmak icin soru sorar. O gercekten ögrenmek ister. Sokrates de zaten ayni yöntemi benimsememismiydi?

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen