Freitag, 13. Dezember 2013

Integrasyon, diferansiyasyon

Insan bir bütün icinde dogar. Ilk dünyaya gözünü actigi anda onun icin hersey tekdir. Onun tek amaci vardir, o da hayatini sürdürmektir. Bu nedenle de cevresini yenir veya yenilmezlere ayirir. Her tuttugu seyi agzina götürür. Böylece bazi seylerin yenir, bazi seylerin ise yenilmedigini anlar. Bu yeti ona verilmistir. Onun icin diger önemli bir unsur kendi hayatinin diger insanlara bagli oldugudur. Sevimli olmak onun icin hayati olmazsa olmazlardan birirdir. O gülerek cevresindeki insanlarin kalbini kazanir. Kalb kazanmak onun icin hayati önem tasir.

Hareket etme alani genisledikce o yavas yavas onu doyuran sahislardan bagimsizlasir. Onun tek sorunu artik karin doyurmak degildir. Cevresindeki yeni seyleri merakla incelemeye baslar. Halen eline aldigi herseyi agzina götürür ama o seylerin yenilmez oldugunu gördügü zaman firlatir. Kolunun gücünü kesfeden bebek artik yeni bir oyun kesfetmistir: esya uzun atma oyunu. Ne kadar bu oyun zevk verse de cevreye artik zarar verme duruma gelmistir. Cevresi onu bazi seyleri yapmamasi icin uyarmaya baslar.

Tek bir dünyaya sahip olan bebek artik cevresinden gelen tepkilerle ayirt etmeyi (diferansiyasyon) ögrenir. Cevresi ona yapilmasi gereken seyleri, yapilmamasi gereken seyleri "dur-sus" ile ögretmeye calisir. Cevresinden kötü tepkiler almamak icin onun ögrenmekten baska caresi yoktur. O cevresini ya dinleyecektir, ya da "yaramaz" cocuk olarak sevgiden mahrum birakilacaktir. O genelde sevilmek ugruna sevimli bir cocuk olacaktir.

Ayrim yapma ve bu ayrimlari ona nasil yapilmasi gerektigi gibi yapma bir cocugun gelismesinde cok önemlidir. Konusmaya basladigi zaman her yaptigi ayrimi isimlendirir o. Her yeni bir kelime ögrendigi zaman ayrim yapmistir. Her ayrim yaptikca da yeni birsey kesfetmistir. Ayrim yapma ile kelime ögrenme ayni düzeyde seyreder. Kelime ile betimlenen seyler artik onun icin var olur. Ve belli bir zamandan sonra da ögrendigi kelimeler gibi hissetmeye baslar.

Yeni kelimeler ögrenirken, yani ayrim yapmayi ögrenirken kelimeler arasinda bag kurmayi da ögrenir o. Mesela dört ayakli bir canliya kedi dendigini ögrenir ve o canlinin miyavladigini da görür. Kedinin kuyruguna bastigi zaman "kedi" kelimesi ile "miyav" kelimesi arasinda bir bag kurmus olur. Her kedinin kuyruguna bastigi zaman kedi miyavlayacaktir. O yeni bir yasa kesfetmistir: miyavlama yasasi.

Sadece o kedi ile kalmaz. Eline aldigi bardagi firtatir atar. Kirildigini gören cocuk yeni bir yasa daha kesfetmistir. Bu yasa ne kadar cevresini mutlu etmese de yine de o yasanin yasa oldugunu kanitlamak icin o deneyi tekrarlamak isteyecektir. Tabii ki yine cevresinin tepkisi ile karsilasir. Kendi deneyimini yapmak isteyen cocuk her deneyimi yapamayacagini cevresindekilerin deneyiminden yararlanabilecegini ögrenir. Bundan sonra kendi deneyiminden cok baskalarina güven duymayi ögrenir.

Bunlari ben neden anlatiyorum? Cocugun nasil ögrendigini bilmiyormuyuz? Tabii ki biliyoruz. Bildigimiz ama unuttugumuz birseyin oldugu kanisindayim. Son zamanlarda moda olan, bütünün hersey oldugu ama ayirt etmenin lanetlendigi bir zamanda yasiyoruz. Bu tutumu destekleyenler dini degerlerin de kendi taraflarinda oldugunu zannediyorlar. Oysa bunlar yaniliyorlar. Ayirt etme ile bütünlestirme (integrasyon) bir bütündür. Ögrenmenin sarti ayirt etmekten gecer. Bir seyi ayirt etmek o seyi fark etmekle alakalidir. Ama o seyi fark etmek yeterli degildir. Fark edilen seyin baska seylerle de baglantisini görmek olayi bütünlestirir.

Her ayrim arkasindan bir bütünü getirir, her bütün de onu algilayacak olan ayrimi. Hic kimse bunlari ayiramaz.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen