Freitag, 13. Dezember 2013

Güc, seffaflik ve hakikat üzerine

Sokrates'in en önemli becerisinden biri soru sorma teknigi ile farkindalik yaratmakti. O zamana kadar kabul görmüs deyim ve kelimeleri itina ile sorgulayip özünde hersey icin gecerli yorumlar getirinceye kadar irdeliyordu. Gittikce ögrencilerinin de cogalmasi nedeniyle onun sergiledigi bu tavir o zamanin yönetimini tehlikeye düsürmüs olmasi gerekiyor ki gencleri bozdugu gerekcesiyle yargilanmisti. Diger yargilanma sebebi onun Tanrilara inanmama iddiasiydi. Savunmasinda bu gerekcelerin yersiz oldugunu yargici ters köseye düsürerek göstermisti. Yargilanacagini bildigi halde kacmayi tercih etmedi. Felsefe yapmayi biraktigi takdirde serbest kalma pazarligina hic girmedi. O felsefe yapmakla zaten Tanriya itaat ettigini ve sonuna kadar da etmeye devam edecegini söylemisti. Hakimin orada gerektigi zaman keyfi davranmasi icin oturtulmadigini, görevinin yasalara uygun sekilde karar bulmak oldugunu söylemisti. Kacmasi durumunda kendisi yasalara aykiri davranacagini, yasalara aykiri davranmak yerine ölümü tercih ettigini belirtmisti. Felsefeye veda edip de onurunu zedelemek yerine ölüp onurlu kalmayi tercih etmisti.

Sokrates'in hangi gücü yöneticileri tehdit etmisti? Bugünkü görüse bakildiginda pek de suclu sayilmazdi. O sadece kendini akilli zanneden insanlarin pek de akilli olmadigini gösteriyordu. Kendisi de akilli degildi ama en azindan akilli olmadigini biliyordu ve dolayisi ile akilli sayilirdi. O bilmedigini bildigi icin akilliydi. O herkesin maskesini düsürdügü icin akilliydi. Maskeyi düsürme yöntemini ögrencilerine ögrettigi takdirde yöneticilerin o zamana kadar yönetme güclerini akillarindan almadiklari ortaya cikacakti. Onlar o zamana kadar olmadiklari seyleri iyi gizlemesini bildikleri icin yönetme yetkisini ele gecirmislerdi. Herseyin seffaf oldugu yerde gücleri elden gidecekti. Gücü elde tutma imkani gizlilik maskesini düsüreni ortadan kaldirmakla olacakti. Ancak o zaman hikakati saklayacak ve saltanati sürdüreceklerdi. Gücü elde tutmanin tek imkani olmadigi halde oymus gibi görünmekti. Halka bunu inandirdiklari takdirde güce hakim olacaklardi. Sokrates'ten dogan tehlike hakikati ortaya cikarmakti, gizlilik perdesini indirmekti. Kisisel cikarlardan cok daha degerliydi hakikat onun gözünde. Bu nedenle de ölüme bile gözü acik gidebiliyordu.

Sokrates'ten aldigimiz mesaj nedir? O insanlara kendi kendilerini tanima sansi veriyordu. O kendi gerceklerini kesfetme yöntemini ögretip kendi kendileri ile yüzlesmeyi saglattiriyordu. O gizliligin perdesini aciyordu. Seffaflikla özgürlük de beraberinde geliyordu. Kendi bagini görmek özgürlük yolunda atilan ilk adimdir. Insan ancak kendini baglayan unsurlardan kutulabildigi ölcüde özgür olabilir. O halde Sokrates insanlara özgürlük yolunda yürümeyi, ebedi sarsilmayacak diye zannettikleri seylerin bir sanridan ibaret oldugunu, buna ragmen yine de olasiliklar diyarinda emin adimlarla yürünebilecegini ögretti. Sokrates'in degeri bu degerler ugruna yasanabilecegini göstermek oldu.

Aradan cok zaman gecmesine ragmen bugünlerde bile Sokrates tutumu diyebilecegimiz hakikat tutkusu pesinden kosmanin deger yitirmedigini görecegiz. Insan insan oldukca özgürlesme cabasi her yeni jenerasyonda yeniden alevlenecektir. Ic degerleri gelistirmekte sergilenen tutarlilik faydali olacaktir. Kendi tutkularinin ötesinde daha baska seylerin var oldugunu görebilmek ve ugrunda cani bile feda edebilmek kendini asmisligin göstergesidir. Özgürlesmek egodan kurtulmaktir. Buna kisaca icten özgürlükte dinilebilir.

Icten özgürlügün yaninda distan özgürlük de vardir. Disa yönelik özgürlük biolojik hayati sürdürmek icin gerekli enerjiyi saglamak amacli isteyerek yükümlülük altina girilmeden dogan toplum sartlarindan kurtulma amaclidir. Yasamak icin calismak öne sürebilecek en belirgin örneklerden biridir. Gerektigi icin calisilir. Ne kadar yükümlülükten zevk alabilme imkani var olsa bile hayati devam ettirmek icin calismak sarttir. Calismakla diger degisik organisayon sekilleri devlet icinde kacinilmaz olmustur. Devlet bu organizasyon carklarinin pürüzsüz dönmesini saglamakla hükümlüdür. O organizasyonlari disa karsi savunmak ve hayat güvencesini saglamak da devletin görevi icindedir. Dis güclere karsi saldirgan bir tutum izlerken, icte huzuru saglamaya calisir.

Korunma istegi sadece dis düsmanlara karsi duyulmaz, toplum icinde de carpik gelismeler insani aciz duruma düsürebilir. Organizasyonlara sinirsiz özgürlük tanindigi takdirde kanser gibi sagliksiz büyümeye neden olur ve digerleri üzerinde baski unsuru olusturur. Sinirlarin olmadigi bir toplumda bilek gücü hakim gelir. Güclüler sürekli güclenirken gücsüzler durumlarini degistirme sansina sahip olamazlar. Aciz durumda kalanlar firsat kollama moduna gireceklerdir. Güclüler her an arkadan vurulma tehditi ile karsi karsiyadir. Bu tehdit karsisinda ellerinde bulundurduklari seylere daha siki sarilip “status quo”yu sürdürmek isteyeceklerdir. Arkadan vurma gücsüzlerin en etkin kullandiklari silahtir. Ayakta kalmak icin istemedikleri bir rolü üstlenmek zorunda kalacaklardir. Güvensizlik ve tedirginlik toplum icinde hakim duruma gelecektir. Hem güclüler hem de gücsüzler kendilerine bicilmis roller karsisinda özgürlügünü feda etmis olacaklardir. Ne kadar güclülerin etki alani genis olsa da iki grup yasama nedenini karsi taraftan alir.

Yüzeysel huzur diye adlandirilabilecek görüntü perdesinin arkasinda ölüm-kalim savasi sürmektedir. Bu hasarin en aza indirgenmesi temel amac olmalidir. Tabii ki devlet ekonomik enstrumanlarla oynayabilir. Buraya deginmek bu yazinin sinirini asacaktir. O halde yazinin tekrar basina gelip Sokrates’in uygulamis oldugu yöntemi bugüne uyarlamak gerekir. Yukarda gizlilik perdesinin indirilmesi ile gerceklerin su yüzüne cikacagindan bahsedilmisti. Bu gercegin ne kadar gercek oldugu da tartisma disinda tutulsun. Ne kadar gercek kavrami teorik bir kavram olsa da gercek diye varsayilan veya gercek diye empoze edilmek istenilen, her ferdin kolaylikla onaylayabilecegi olgular vardir. Yürürlükte olan kurallari cignemek bahsedilen gercek ile alakasi olmasa da belli bir gerceklige isaret eder, o da yasalarin cignendigi gercegine. Sokrates‘e göre baskalarina eziyet etmek yerine kendine iziyet etmek daha iyiydi. O nedenle yasa cignemek yerine ölümü tercih etti.

Yasalar degisim gösterebilir. Hüküm gösterdigi sürece uyulmasi gerekir. Toplum sagligi icin kacinilmazdir. Yasalarin tasidigi gerceklige uyup uymamayi takip etmek medyanin görevi olmalidir. Medya ortaya cikaracagi gerceklerle bir kontrol organi haline gelir. Onun yetki alani yoktur ama usulsüz kazanc saglayanlari ortaya cikarmakla gizlilik perdesini aralamis olur. O sorgular ve sorgulayici sorularin pesinden gider. Herseyin seffaf olmasi ile herkese esit sans tanimayi amaclar. Yaptigi isin önemini kavrar ve mesleginin geregini yerine getirir. Özgür calismak zorundadir. Bu da herkese ayni mesafede olmakla saglanir. Hic kimsenin cikarina hizmet etmez. Kendisi özgür oldugu derecede o medyayi takip edenleri de özgür kilacagi sorumlulugunu üzerinde tasir.

Medyanin elindeki güc ile denge saglamakta bir adim ileri atilmis olunur. O o gücü kimden alir? O güc maskesi düsünlerin hissettikleri azaptan gelir. Maskesi düsenler oyun kurallarini bozduklari icin oyun disi edilirler. Dislanma yapilabilecek en büyük cezadir. Gücünü icinde bulundugu toplumdan alan biri o gücü tehlikeye atmak istemiyecektir. O ne kadar sakli kalmak isterse, medya da toplum sagligi acisindan güclüleri takip etmek zorundadir. O herseyin seffaf olmasini saglamak isteyecektir.

Medyanin yaninda yazarlara da büyük görevler düser. Yazarin görevi okurlara alternatif perspektif sunmaktir. Ne kadar medya termostat görevini üstlense de yazar gelecege pencere acar. O nelerin olabilecegi konusunda fikir yürütür. Bulunulan konumun disina cikma sansi tanir. Olanin ötesindeki seylere isaret eder.

Medya ve yazarlar sayesinde toplum kendi kendine ayna tutabilir ve bir zamanlar Sokrates’in baslatmis oldugu kendini tanima mecerasini basari ile sonuclandirir. Kendini ve baskalarini tanimak bireysel ve toplumsal acidan önem tasir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen