Freitag, 13. Dezember 2013

Sükran duygusu nedir?

Sükran duygusu birseyin normalin disinda ceryan etmesinden sonra kaynaklanan bir duygudur. Olmasini istedigimiz ama imkanimizin el vermedigi konumlarda gökten agzimiza düsen pismis armut misali. Hic beklenmedigi icin o olayin gerceklesmesi sürpriz yaratir ve ayagimizi yerden kopmasini saglar. Bu anlar bize mutluluk saglayan anladir. Biz o beklemedigimiz mutlulugu yasatana sükranimizi sunariz. Aslina bakilirsa yasadigimiz saskinligin yarattigi mutluluk duygularini yasatana sükraniz. Bu kendi duygularina asik olan birinden farki nedir ki? Bu narsit birinin kendi kendine asik olmasindan pek de fazla degisik bisey degildir.

Tesadüf diye algiladigimiz ama baskalari tarafindan pek de tesadüf sayilmayacak bir harekete sükran duymanin ne kadar anlami vardir? Insan birseyi kendisinden beklenmedigi icin degil de o icinden gelen seslere uydugu icin birseyler yapmis ise ve basari saglamis ise, buna ne kadar sükran etmek yerli olur? O icinden gelen seslere uydugu icin mi sükran etmeliyiz? Bizim tesadüfen onun yaninda olup icindeki sesin gerceklesmesinde gözlemci olarak bulunmamiz onun bulundugu durumu hic de degistirmeyecekti. O yapmasi gereken seyi bize ragmen yine yapacakti. Bize lutufta bulunmadi, o yapmasi gereken seyi yapti. O halde zaten gerceklesen biseye sükretmenin hic bir anlami yoktur.

Diger taraftan geriye baktigimizda cogu tarihi olaylar da bir zorunluluktu. Tarihin sonuc olarak ögretildigi bir yerde algilanan seyler eisberg gibi suyun disina vuran buzulllardir. Biz onun altindaki gelisen ve gelismekte olan olaylari göz ardi ederiz. Genelde sadece sonucun sunuldugu yerde buzul alti olaylar takip edilmez. Sonuc olarak bütün gelismeleri tek bir insana indirgeyip o tarihi onunla anariz. Kahramanin dogmasi da zaten bu indirgemeden dolayidir. Geriye dönük o hikayeye baktigimizda o kahraman herseyi Tanri misali herseyi bilincli sekilde kurguladigi sekilde yorumlariz. O kahramanin orada o anda olmasi kendi iradesine kalmis gibi bir yanilgiya variriz.

Hic kimse bulundugu durumun sorumlusu degildir. Ne zaman dünyaya gelisimiz ve hangi tarihi olaylarin icine itilmemiz bizim elimizde olan birsey degildir. Ve öyle gözüküyor ki istesek de istemesek de icinde bulundugumuz olaylarin bir parcasiyiz biz. O günü mesgul eden konularla büyüyor ve yogruluyoruz. Biz gelismekte olan zamanin cocuklariyiz. Zamanin gereksinimleri de dogal olarak bizi etkileyecektir ve biz de hayatimizi o gereksinimlere göre sekillendirecegiz. Belki gereksinimlere verilen tepki varyasyon gösterecektir ama genel anlamda her zamanin gereksinim karsilama yöntemi birbirine benzer. Düsüncede de bir moda vardir.

Tarihi gelismeler de kendine özgü insan tiplerini yaratir. Büyük felaketler de kendi kahramanini dogurur. Bu kacinilmazdir. Kahraman kendi istedigi icin kahraman olmamistir, o zamana kahraman gerektigi icin bir kahraman dogmustur. Tesadüfen orada bulunmak ve o rolü almak o insana bir öncelik saglamaz. O olmasaydi onun yerine baska biri gececekti, kacinilmaz olan sey o tarihin akisidir. O güne kadar ki olaylarin gelismesi ve o günden sonra ki zorunlu gelismelerdir.

Böyle bir durumda tesadüfen dogru zamanda dogru yerde olan birine ne kadar sükran edilmeli? O tarih akisi icinde zorunlu oldugu seyi yaptigi icin ne kadar sükran edilmesi gerekiyor? Onunla ayni millete ait oldugumuz icin, bize cok ayricalikli oldugumuz duygusunu yasattigi icin mi sükran duygularimizi sunmamiz gerekiyor? Bizim kahramanimiz oldugu icin ne diger milletlerden ayricaliyiz, ne de baska bir özelligimiz var. Biz tarihin bize getirdigi zorunluluga sadece gögüs gerdik. Zorunluluktan dogan birseye sükran edilmez.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen