Freitag, 13. Dezember 2013

Korku kültürü ve güc üzerine

Dogan Cüceloglu Türkiye icin cok önemli bir fenomeni „korku kültürü“ terimini bize kazandirdi. Bu terime göre bastirilmis ögeler benliklerini bulmakta zorluk cekiyor. Olmasi gerekli bir bene sahip olmak yerine o kendisine oturtulmus bir benligi kabul etmek zorunda kaliyor. Icindeki potansiyeli bulma cabasindan mahrum biri olarak kendisi „mis“ gibi bir hayat sürdürmek zorunda kaliyor. Itaat etmek ve onun baskalarinin gözüne bakma zorunlulugu özgür bir hayat yasamak icin engel teskil ediyor. Özgür bir hayat yasayamadigi icin kendisi hakkinda verilen kararlar onun icin cok belirgin oluyor. O birseyi yapmadan önce belirleyici tarafindan tastiklenmeyi bekliyor ve yaptigi isten de asla kendisini sorumlu saymiyor, cünkü o emre itaat ediyor.

Emre itaat etmek bir zorunluluktur, özgür irade ile yapilmis secim degildir. O halde itaat etmeme durumunda baskiya ugrayacaktir. Ona secim hakki verilmemistir. O kendinden istenileni yapmak zorundadir. Durumu saatin icinde birbirine gecmis carklarin kusursuzca calismasindan farkli degildir. Onun görevi islevseldir. Onun islemesi gerekiyor ki ondan istenilen isler kusursuz ve hizli yapilabilsin. Beyin gücü ayrimi ile elle yapilir islerin ayrimi iste burada baslamis oluyor. Insanlarin beyinleri vücudundan ayriliyor. Beyinle yapilan islere baska bir deger, vücut kuvveti ile yapilan islere baska bir deger veriliyor. Gercek anlamda hic birsey üretmeyen ama üretimi kontrol eden bir isci tayfasi türemis oluyor ki bu tayfa kendi hayatini sürdürebilmesi ve gereksinimlerini yerine getirmesi icin vücut kuvveti ile calisanlari zorbalikla üretime zorluyor.

Normalde üretmekten pek haz almayan ama yine de yasamak icin gerekli islerin yapilmasini saglamak zorunda kalan beyin gücü kendi konumunu korumak icin baski uygulayacaktir. Bu baski degisik sekillerde kendini gösterir. Kendi bulundugu durumunu zor ulasilabilir konuma getirdigi takdirde hem oteritesine duyulan deger artacaktir, hem de o konuma ulasmak icin cabalayan insanlarin sayisi artacaktir. Zor elde edilen seylerin degeri arttigi icin üretken olmayan sinifa dahil olanlar kendilerini ayricalikli hissedeceklerdir ve diger vücut gücü ile calisan kesimi baski altinda tutmaya devam edeceklerdir. Erisilmesi zor olmasi ve siniflari ayiran sinirlarin cok keskin olmasi hem üretken olmadan para kazanmanin ragbet görmesini saglayacaktir, hem de vücut gücü ile calisanlarin degeri olmadigini.

Sinif degistirmek icin erisilmesi gereken citayi yüksege asmak kendi icinde bir baski unsuru olusturabilir, baska bir unsur ise herkes tarafindan kabul gören beyin gücüne verilen sinirsiz gücten bahsetmek gerekiyor. Beyin gücü gücünü elde tutmak icin seffaf olmaktan kacinacaktir. O emrettigi sinifi sürekli kendinden bagli kilacaktir ki haz edilmeyen vücut gücü ile yapilmasi gereken isler yapilsin. O beyni vücuttan ayirdi ve daha sonra edindigi bilgileri kendinde sakladi. Bilgileri saklamakla diger sinifi kendisinden bagimli hale getiriyor, diger taraftan da sinirsiz güce sahip oluyor. Seffaf olmadigi icin hic kimse onun sinirini da bilmiyor, o yetkisini istedigi sekilde kullaniyor. Yetkisini bilinmezlikten aliyor. Bu nedenle onun „Benim kim oldugumu biliyormusun?“ sözü asli ihtibari ile kendisinin sinirsiz güce sahip oldugu manasina geliyor.

Siniri belli olmayan biri icin insanlik sinirini asmak cok kolay olur. O sinir da tanimaz. Onun sinir tanimamasi ve hic kimseye hesap vermemesi onu korku kaynagi haline getirir. Ellerinde tuttuklari gücü koruma amacli ayni sinifta olanlar birbirlerini kollarlar. Biliyorlar ki güclerini sinir koymadiklari icin alirlar. Böylelikle kendilerine korku salan sinirsiz bir bölge insaa etmislerdir .

Ne kadar Dogan Cüceloglu korku kültürünü tespit etmis olsa bile hangi mekanizmalarin onu ayakta tuttugunu söylememistir. Korku kültürünü anlamak icin onun arkasindaki yatan mekanizmalarin da anlasilmasi sarttir.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen