Freitag, 13. Dezember 2013

Facebook veya ego tuzagi

Siz simdiye kadar hic neden facebook'un bu kadar basarili oldugunu kendi kendinize sordunuz mu? Dün ben de sordum ve kendi kendime ürettigim cevabi burada paylasmak istiyorum. Belki de benim bu paylasmak istegim, yani birileri ile irtibata gecip görülme istegime facebook cok güzel bir sahne sunuyor olabilir. Baskalari tarafindan görülmek, onlardan tastik almak insanin hem yanliz olmadigini gösteriyor, hem de dogru yolda olduguna dair bir isaret olarak algilaniyor. Bu sahne öyle sahne ki normalde güclükle olabilecegimiz seyleri kolaylikla bize olma sansi sunuyor. Bu sahnede herkes olmak istedigini ve nasil görülmek istedigini kolaylikla kendisi belirliyor. Bir de onu takip edenler var ise, iste o zaman istegi tam yerine gelmis demektir.

Yaziya baslamadan önce yazinin sonunda nelerin gelecegini biraz aktardim, belki de bu yaziyi gerisi pek heyecanli olmayacagi kaygisi ile okumaya deger bulunmayacak ama yine de yazinin sonuna kadar sabredilmesinde fayda var diye düsünüyorum. O halde facebook ve benzeri sosyal medyalar neden faydalaniyorlar? Neden insanlar zamanini gece gündüz bu sayfalarda geciriyorlar? Nasil oluyorda facebook gibi sosyal medyalar bizi hipnoz edecek duruma geliyorlar?

Bu aslinda hem cok zor hem de cok kolay bir sorudur. Bence facebook en az iki duyguya hitap ediyor ve bu duygular o kadar önemli ki bunlara ulasmak icin herseyi geride birakabiliyoruz. Birincisi herseyden önce kendimizin biricik oldugunu, dünyada esimizin olmadigini, ne kadar akilli oldugumuzu, hatta ne kadar mutlu oldugumuzu baskalarina tastik ettirip belki de bizim de tam inanmadigimiz ama baskalari tastip ettiler diye inanmaya calistigimiz bir duyguya ön ayak oldugu icindir. Baska bir deyisle facebook narsistlere kendi tiyatrolarini oynamalari icin büyük bir sahne sunuyor.

Bilindigi gibi eski Yunan mitolojisinde herkes tarafindan cok cekici bulunan Narsist kendine yapilan her teklifi redediyor. Bunlarin icersinde es israrci olani intahar etmeden önce beddua ediyor ve tanridan Narsistin cezalandirilmasini diliyor. Narsist kendi kendini sevmekle cezalandiriliyor ve akarsuda yansiyan kendi resmine asik oluyor. Bu da onun ölüm sebebi oluyor.

Facebook'ta paylasilan resimler ve fotograflar da narsist duygularimizi oksuyor. Paylasilmis bir resmin degeri o resmin altindaki "begen" sayisinin cokluguna esanlamli oluyor. Baskalari tarafindan degerli bulunmak gözümüzde kendimize verdigimiz degerin de artisina sebeb oluyor. Kendimize verdigimiz deger digerlerine bagli. Digerleri oldukca kendimizi degerli hissediyor, kendimizin görüldügünü ve var oldugumuzu anliyoruz. Digerleri olmayinca biz kendimizi boslukta hissediyor ve herseyin anlamsiz oldugunu algiliyoruz. Hayatin anlami digerlerinin de var olmasina bagliyoruz.

Baskalarinin görüsüne bagimli olmak o kadar hayatimizi etkiliyor ki tatil yaptigimizda bile biz artik tatil yapmiyoruz, biz baskalarini etkilemek icin uygun pozlar ariyoruz. Biz bize gelecek olan "begen" sayilari icin öncalisma yapiyoruz. Aklimiz sürekli gelecekteki o begenileri almakta oluyor. Bu nedenle de gittimiz yerelere makine merceginden bakiyoruz. Ve böylelikle o ani gelecekteki duygularimizla degisiyoruz. Aninda hissedilmesi gereken seyleri sürekli gelecege attigimiz icin gercekten o anda ne düsündügümüze pek algilayamiyoruz. Eski fotograflarimiza baktigimizda da aslinda fotograf cekilis anindaki duygularimizi animsamiyoruz, cünkü o duygulari gelecekteki hissedecegimiz duygulara endeklemistik. Hatirladigimiz sey o anin güzel olabilecegini, mutlu olmamiz gerektigini hatirliyoruz. Beynimiz bize o durumda olmamiz gereken duyguyu animsatiyor, gercek olan duygulari degil. Cok kolaylikla kötü seyleri süzüyor ve mutlu bir hayat yasadigimiz kanisini besliyoruz.

Söz edilen ikinci duygu ise insanlarin yanlizlik duygusundan kacmak istedikleridir. Yanlizlik duygusundan kacisin en basit yöntemi kendimizi narsist duygularimizi oksayan bir ortamda bulunmak istegimizdir. Önemli oldugumuzun baskalari tarafindan tastiklenmesi yanliz olma duygumuzu anlik olsa da bize unutturuyor. Biz baskalari ile birlikte oldugumuz sürece kendi kendimizi unutuyoruz. Baskalari gittiklerinde yine kendi kendimizle yanliz kaliyoruz ve tüm o zamana kadar kactigimiz duygularla yine karsi karsiya kaliyoruz. Insanin kendi kendini dinlemesi cok ürkütücü oluyor, o dipsiz bir kuyudur. Yanliz kaldiginda ne yapilmasini bilemeyen gercekten o kuyuda bogulabilir.

Insanlara verilebilecek en agir ceza onlari zorunlu olarak kendi kendileri ile yanliz kalmaya zorlamaktir. Bu nedenle de tek hücreli mapushaneler en agir ceza verme seklidir. Ortacag Avrupasinda verilen baska bir ceza ise toplumdan men etmekti. Diger insanlarla irtibata gecememek ve hayatin tüm tehlikelerine tek basina gögüs germek o insani korkutuyor. Aci cekmeden kurtulmak icin elinden ne gelirse onu yapiyor. Baskalarinin dikkatini cekebilmek icin cogu zaman maymunlar gibi cok garip hareketler yapabiliyor, sadece diyebilmek icin: ben varim!

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen